alın verin ekonomiye can verin

entry199 galeri
    72.
  1. ilgili makalede dile getirildiği gibi toplumun " bilenlerinin " halkı gözünün içine bakarak uyuttuklarını sandıkları kampanyanın sloganıdır.

    " Faiz düzeninde alış veriş olmaz. Urdan kurtulmadıkça ekonomi canlanamaz. (Şule Daldal 02.09.2009)
    Balık baştan kokuyor. Finans sermayesinden. Dünyada 1 $ üretime yatıyor ise 50$ faiz geliri elde etmek için para olarak değerlendiriliyor. Faiz geliri ne kadar cazip ki herkes üretim yerine faize yöneliyor. Faiz geliri neden cazip. Çünkü paranın fiyatı serbest piyasada belirleniyor. Para arzı ve para talebi tarafından. Üretime gerek mal gerek hizmet üretimine yatırım yapmak bu durumda önce faiz oranları tarafından belirleniyor. Geldiğimiz nokta da bu oran o kadar cazip ki, 1’e 50 düzeyine ulaşılıyor.

    Üretime yapılan yatırımlar bunun dışında neye bağlı? Talebe. Talep ise alım gücüne bağlı. Alım gücü ücretlere. Ücretler sendikalaşmaya. Sendikalaşma işsizliğin olmamasına. işsizlik olunca sendikalaşma yeterli düzeyde olamıyor. Üretim alanında kar oranlarında gündeme gelen düşüşler ücrete baskı yapılarak aşılmaya çalışıyor: Ücrete baskı yapınca talep düşüyor. Talep düşünce kapasite kullanım oranları düşüyor. Talep düşünce iflaslar başlıyor. iflaslar olunca işsizlik daha da artıyor. işsizlik artınca talep daha da düşüyor. Sendikalaşma daha da yavaşlıyor. Alım gücü azalıyor. Eğitim sağlık paralı olunca insanlar gelirlerini bu alanlara kaydırmak zorunda kalıyor. Açlık sefalet eğitimsizlik büyüyor.

    En başta işi bozan faiz geliri. Faiz gelirini, ekonomik döngüyü bozan, sitemdeki akışı engelleyen bir ur, sistem tarafından sindirilemeyen yabancı bir madde olarak tanımlayabiliriz.
    Akıllara durgunluk verecek kadar saçma bir döngü, aslında döngünün dönemez haline gelmesi, yani tıkanma, yani kriz.

    işte liberal iktisat uygulanınca başımıza bunlar geliyor. Tüm metaların (mal ve hizmetler, para, emek gücü) fiyatları piyasada belirlenince başımıza bunlar geliyor.

    Biz Keynesyen iktisadı savunanlar ne diyoruz. Bunlardan bazılarının fiyatlarına müdahale edilmesi gerekiyor diyoruz. Hangileri bunlar: Para ve emek gücü. Paranın fiyatı serbest piyasada belirlenmesin, faiz yasaklansın diyoruz. Orta çağ tefecilik yasalarını savunuyoruz. 1944 de imzalanan Bretton Woods’un Keynes planını uygulayalım diyoruz. Bir dünya merkez bankası ve bir dünya parası olsun ve altına sabitlensin diyoruz. 1944 de Keynes’in yarım kalan planı uygulansın diyoruz.

    Bu yapıldıktan sonra ikinci müdahale emek gücünün fiyatına yapılmalı diyoruz. Aksi takdirde üretilen arz edilenleri satın alacak talep yetersiz kalır diyoruz. Alım gücünü yükseltecek müdahale, asgari ücretin yüksek bir tabanda belirlenmesi, sosyal devlet ve demokratik haklar ile yapılır diyoruz. Grevli toplu sözleşmeli düzen, eğitim sağlık hakları, sosyal hakların geliştirilmesi, alım gücünü yükseltir diyoruz. Sosyal devletin sosyal devlet olabilmesi, kamusal hizmetlerini yaygınlaştırabilmesi için kasasının dolması gerekir diyoruz. Bunun da vergi adaleti ile mümkün olduğunu savunuyoruz.

    Finans sermayesi kontrol altına alınmadan, alın verin ekonomiye can verin koca bir aldatmacadır. Hele sıcak para ve sıcak simit benzetmesi ile gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Sıcak para hareketleri ekonominin krize girmesinin en önemli nedenlerinden biridir. Bu faiz düzeni ve bundan nemalananların bütün insanlığı sürüklediği felaket her türlü ahlaki değerin sınırlarını zorlamaktadır. Bu felakete doğru gidişte süreci tahlil edebilenlerin çok büyük sorumluluğu vardır. Toplumun “bilenleri” olarak televizyona çıkıp halkı kandıranlar tarih önünde bir gün mutlaka hesap vereceklerdir. Tüyü bitmemiş yetimlilerin hakları, din tacirlerinin hükümetinde, liberal yalanlar yoluyla, faiz düzenine yedirtilmektedir. Tarihe geçecek büyük bir ironi tam da budur. "
    1 ...