uzun zamandır dinlememiştim babayı. dün öyle aklıma geldi, 2-3 saat aralıksız dinledim. eski tarz-yeni tarz pek farketmez benim için. her türlü dinlerim. hele ki, gitme şarkısını 20 kez üst üste dinlemişliğim vardır. nasıl diye sormayın.
gece sahuru bakırköy sahilinde bir mekanda yapıyorduk. hemen bitişik mekanda gördüm babayı. yanında muhterem nur ve bikaç arkadaşı daha vardı. böyle enteresan bir tesadüf oldu işte. sen kalk bütün gün dinle, gece de karşına kanlı canlı çıksın.
hazır karşılaşmışken bi fotoğraf çektireyim dedim babayla. tam mekandan kalkma sinyalleri vermeye başlamışlardı ki, dedim gideyim yanına tam zamanı. gittim. "pardon, bi fotoğraf çekilebilir miyiz müsaitseniz?" diye sordum. baya kibar davranmışım, aferin bana.
bişeyler mırıldandı baba, anlamadım. tam o anda yürümekte zorluk çeken hanımefendi arkadaşlarına muhterem hanım'la birlikte yardım etmeye koyulmuşlardı. böyle bir zamanda böyle bir istekte bulunduğum için utandım haliyle. masama geri dönmekten gayrı yapacak bir şeyim kalmamıştı.
arkadaşlar ben masaya dönerken, taşak malzemelerini çoktan hazırlamışlardı. ancak, tam ben sandalyeye otururken arkadan bir ses;
"gelsene oğlummm"
nasıl bir ses tonu, nasıl bir tarz tahmin etmeniz zor değil. ah oğlum parçasını söyleyiverdi sanki o iki kelimede.
fotoğrafımızı çekildik. ben ona, yanlış zamanda foto çekilme isteğimi belirtip özür dileyecekken bile müsade etmedi. omzuma dostane elini koydu. iyi geceler dilekleriyle vedalaştık.
bu da böyle bir anımdı işte, kayıtlara geçsin lütfen.