içinde kabaran bir sürü duygu varken insan neden sadece nefreti seçip sergilemekten çekinmiyor, yaşamda o kadar güzel ayrıntı varken neden hep kötü anlar kazınıyor beynimize?
Hayat dediğimiz koşunun tadını çıkartmak varken, etrafı izleye izleye yorulmadan gitmek varken neden bu telaş, neden bütün duyguları sömürene kadar kullanıyoruz da, bittikten sonra ardından ağlıyoruz?
Severken, sevildiğini bilirken, sevgiye alışırken insan ne çabuk da yıkabiliyor bir anlık nefret ve kızgınlıkla en sevdiğinin hayallerini?
Canın yanarken neden illa başkaları da yansın istiyorsun? Bu kadar soru varken kafanda ve daha dillenmeyen bir sürü soru cümlen varken, nasıl her şeyi biliyorum havaları içinde oluyor insan?
Diline dolanan bir şarkı eşlik ediyor şimdi, sakin sakin bu yazıyı yazarken.
Ah benim sevdalı başım
Ah benim dünya telaşım.
................
................
................
Ah benim iyimser yanım
Ah benim aldanışlarım
Ah benim kavgalarım
Ah pişmanlıklarım
Sus artık uslandır beni.