güçsüzdüm, yalnızdım ve mutsuzdum o sabah.
sanki ölesiye bir neşesizlikti ki bu, aman allah!
dayanamadım bu yalnızlığa, adım attım bir parka.
hesabımca çare olacaktı bu derin yalnızlığıma!
gelirken yolumu kesti üç beş serseri,
herkes güçsüzlüğümün farkında, kendimi bildim bileli!
korktum, haydutlara verdim bütün paramı.
neye karşı olursa olsun, can bu, tatlı!
koşaradım hedefime, parka yürüdüm.
o an orada iki ufak çocuk gördüm!
biri temiz elbiseli, beyaz tenli, şirin, küçük bir kız.
nazlanarak oyunlar oynuyor, anlaşılan biraz mızmız!
diğeri yırtık elbiseli, esmer, pasaklı bir oğlan.
ağlıyor işte, ihtimal ki, açlıktan!
sen küçük ve narin kız; adeta bir prensessin.
sen yalın ayak, esmer çocuk; alabildiğine kimsesizsin!
seni böyle görünce canım acıdı, merhamete geldim bir an.
hakikat anladım ki, dünyada paradan başka herşey yalan!
yardım etmek istedim sana fakat param yoktu.
aramızdaki en büyük fark, senin karnın aç, benimkisi ise toktu!
sana yardımı olacak hiçbirşey gelmezdi elimden.
hal böyle olunca, defolup gitmek istedim yeryüzünden!
16 ağustos 2009, beykoz çayırındaki bir banktan, nefes alsamda tarafından...