...Genç adam, bir gün eşiyle birlikte Eminönü'nde dolaşmaya çıkıyor. Kapalıçarşı, Nuruosmaniye, Sultanahmet derken, Yeni Cami'nin önüne dek geliniyor. Orada simit satan bir çocuk var. Genç adam yaklaşıyor:
Simidin kaça koç?
200 bin abi... Çıtır çıtır hem de.
Tezgâhta kaç simit var?
70-80 tane var herhalde.
Hepsini alsam ne tutar?
80 desen, 24 milyon.
Genç adam, eşinin şaşkın bakışları arasında 3 tane 10'luk çıkarıyor.
Al sana 30 milyon, farz et ki hepsini aldım.
Simitçi, "Sağ ol abi" diyor, mutluluk içerisinde, "Sağ ol..."
Birkaç adım atıyorlar... Eşi soruyor:
Sen deli misin?
"Yoo" diyor genç adam.
Peki, almadığın simitlerin parasını niye verdin?
"Boş ver, sorma" diyerek konuyu kapatmak istiyor.
Eşi ısrar ediyor, bu kez dayanamıyor, anlatıyor:
Tablanın kenarına dikkat ettin mi?
Hayır, etmedim.
Etsen, görecektin. Tahtaya kazılı bir isim vardı.
Ne ismi?
Hidayet!
"Yoksa" diyor eşi...
"Evet" diye devam ediyor sonra genç adam, "O tabla, eskiden benim simit sattığım tablaydı."
***
not: zeki çol un zaman gazetesindeki 15 Temmuz 2009 tarihli yazısından alıntıdır.