yusuf hayaloğlu

entry267 galeri
    116.
  1. onun yorumu diğer şiir yorumcularından hemen ayrılır... onun şiirlerini okumak yetmez, kimse de onun gibi yorumlayamaz o şiirleri. kendi sesinden dinlemek icap eder...
    mesela istanbul acılar kraliçesi nde:
    "iliklerime, gömlek ceplerime kadar dolan bu allahsız yağmurundan bıktım"
    derken, gerçekten bir bıkkınlık verir, bir isyan havası verir dinleyiciye...

    "eyy acımasız acuze, utan şu türbelerinden, minarelerinden utan"
    dizesini öyle basarak söyler ki insan dizeyi üstüne alınır, etraftaki minarelere baktıkça kendinden utanır...

    hangi ayrılıkşiirinde:
    "hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın,
    hangi cam kesiği var ki böyle musluk gibi içime damlasın..."
    derken, dinleyici yakında bir ayrılık yaşamışsa dişinin ağrımaya başladığını hisseder bir anda...

    "hiç sanmam, hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz
    feriştah olsa böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz...
    derken bir anda kalbi sıkışır insanın, sanki hasta kalbi oracıkta duracakmış gibi...

    dokunma bana şiirinde her,
    dokunma bana ellerin tutuşur sen de yanarsın
    deyişinde kendini bir kor parçası gibi hisseder insan, kimse ona dokunsun istemez...

    hayat nedir anne , anne ben ölüyorum,demek şimdi gidiyorsun ,merhaba nalan ,topal sevda ve niceleri. herbiri bu acıklı şiir fabrikasının yarı asi, yarı romantik kaleminden akmış, mavi gözlerinde demlenip, çatlamış dudaklarından halka arz olunmuştur...

    "Ay ulan yusuf!
    Bu mahallenin nesini beğenmedin de öte yere taşındın..."
    0 ...