burayla ilgili hic unutamadigim bir anim vardir. bundan 4 sene önce yaz'in kavrucu sicagi sebebiyle kafayi kazitmis, boynuma da internet üzerinden siparis verdigim asker künyesini takmistim. arkadasim'in burdurdaki köyüne daveti üzerine, antalya'dan burdur'a otobüs seyahatimi gerceklestirip, köye kalkan servislerin bulundugu tugay'a dogru yol almistim.
sicak sebebiyle bir bakkala girip su alayim dedim, parayi bakkala verdim, bakkal bana: "allah kavustursun!" deyince, "sagol" deyip disari ciktim. yalniz salak kafamda jeton bir türlü düsmüyordu. "ulan bu adam bana niye allah kavustursun dedi?" diye bi fikir bile yürütmedim.
Yoluma devam ederken bir karpuzcuya tugay'in yolunu sorayim dedim. yolu sordum, karpuzcu da bana gayet güzel bir sekilde yolu tarif etti. tarif sonuna da "allah kavustursun genc!" demeyi de ihmal etmedi. benim jeton hala düsmüyor. neyse servis'e binip köye vardim. arkadas da beni duraktan aldi, eve vardik, ev'de arkadas'in akrabalari "vay cocuk kac haftadir dogru dürüst bir sey yememistir" diye bi sofra kurdular, allah'im allah'im dedim ne oluyor?!
yemegimizi yedik, cay sefasina gectik, arkadas'in dedesi soruyu sordu: "safak kac?" Cifte parasütle düsen jeton'um sonunda düsecegi yere düstü, künyeyi hemen cikardim, kendime ceki düzen verip herkesten bi güzel özür diledim.
kissadan hisse: türk insan'i gercekten misafirperver ve duygusaldir. cikardigim rezilligin icinde bunu ögrendim.