gece gökyüzünde tek düzeliğini sürdürüyor dediğim anlarda tek düze olan aslında evren değil benim. haftasonları eve oturup klavye mouse ekran üçlüsüyle inanılmaz bütünleşmeler yaşıyorum. insanlar sokaklarda, serin gölgelerde sevdikleriyle ortak zamanı paylaşırlarken sevginin harab olduğu kentlerdeki aç bir afrikalı çocuğum ben.
hiç dikkat ettin mi bilmiyorum biri derdinden bahsederken anlatanın dinleyicisi en uygun zamanda karşı tarafın sözünü keserek kendi dertlerini anlatmaya başlıyor. öyle bir ruh hali mevcut ki toplumumuzda, sadece anlatarak derman buluyoruz. ne kadar da yalnızız hepimiz aslında. evde tek başımıza kaldığımızda ya msn, ya facebook ya da cep telefonuna saldırıyoruz. yalnız ölmekten korkuyoruz ya söyleyemiyoruz kimseye.
geleceği düşünürken şimdiyi kaçırıyoruz. hani biz geleceğin şimdisini önceden planlamıştık. e geldi çattı geleceğin şimdisi yine geleceği hesaplıyoruz. erteliyoruz ya hayatı, kısır döngüdeyiz.
evvelsi gün işten yorgun argın çıkmış, 1 tane ekmek ile 1 litreli kola ile eve yol alıyorum. kumaş pantalon, bir haftadır üstünden çıkartmadığı her halinden belli bir gömlek giyiyor. ayakkabıları çamurlu ve kirlenmiş. hayatımda konuşurken bu kadar utanan birisini görmedim,
+ abi kusura bakma rahatsız ediyorum. telefon konuşmanı da böldüm, kusruma bakma. (çocuk bana bir bakar mısın dediği için telefonu kapattığım esnada)
bir sürü cümle kuruyor bana. tütünçiftliğe gitmem gerek diyor sonra. ve bekliyor. umutsuz gözleri ağzımdan çıkacak kelimeleri balığını bekleyen bir balıkçı gibi beklemekte. parası yok. kalmış karanlıkta, gidemiyor evine. 2 lira veriyorum otobüs parası. sana bana göre bir manası yok bu miktarın ama onun için herşey. elime sarılıyor. öpmek istiyor. ben kaç yaşında adamım ki elim öpülsün. yerlere kadar eğiliyor.
+ allah razı olsun abi. allah razı olsun.
gördük geçirdik parasız zamanlar. çok yürüdüm uzaklara, binemedim otobüse. sonra cebimde çıkan iki lirayla muhteşem bir mutluluk sardı bedenimi. iyi bir insan olmak? soru işareti. bu mudur kriter mutluluk için. bilmiyorum ben. karıncalar da bilmiyor.
sonra ağlatıyorlar insanı, sırf ölüm var diye. oysa karıncaları hergün öldürüyoruz. yaşamak bir formsa niye bu kadar ağlıyoruz. ölüm her an her yerde kol geziyor. korkmuyorum ben yalnız ölmekten.