Bir peygamber. Fakat, kendinden önceki bütün nebiler tarafından geleceği müjdelenen bir peygamber.*
Hz. Mesih'in, incil'de: "Ben gidiyorum ki zamanın efendisi gelsin." diyerek, insanlığın nazarına verdiği yüce Nebî.
O'nun en zirve noktada temsil ettiği ve bunlarla da bize rehber olduğu beşerî özellikleri de vardı.
Hayatının belli bir döneminde tam dokuz hanımı nikâh ve idaresi altında bulundurmuş, ama aralarında hiçbir münakaşa ve münazaaya meydan vermemişti.
Nübüvvet iksirinin damla damla damladığı o evde yetiştirdiği evlâtları her biri şayet birer asrın hissesine düşmüş olsalardı, o asırları aydınlatacak müçtehitler ve mücedditler olurlardı.
Etrafında hâlelenen bir avuç insanla, dünyaya ilân-ı harp etmiş, nice nice dev sultanların tahtlarını yerle bir etmiş ve nice hükümdarları, kapısının azat kabul etmez köleleri hâline getirmişti.
Hem de harp ilim ve tekniğini zâhirî planda hiç kimseden öğrenmemiş olmasına rağmen.
Yine O, ilimlerin varıp kendisine dayandığı kilit insandı.
Âdeta, kıyamete kadar olacak hâdiseleri bir ekranda seyrediyor gibi, gaybî bir levhadan okuyup bir bir söylüyordu.
O'nun hakka yürümesinden bunca asır sonra, bugün teknik ve teknolojinin mükemmel imkânları ile araştırmaları neticesinde varılan noktada, herkes Hz. Muhammed'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) on dört asır önce diktiği bayrağı görüyor..