dudaklarında bir çöl rüzgarı esiyordu,
derinlerden gelen bir iç ses kadar
kulak tırmalayıcı ve can yakıcıydı
tuzlu sularda yanan bedeninin alev alması gibi...
gözlerinde gözlerimden akan yaşların
izini arıyordum her geçen günün ardındaki
tan vaktinde yalnızlığa doğan güneş gibi...
ellerinde bir hüzün mevsimi beliriyor
geçmişten kalan bir ihtiras kasırgası kadar
yıkıcı ve silip süpürücü;
bize dair ne varsa ya da ne varmışcasına
sanki hiç olmamış gibi,
sanki hiç görünmeyen bir çıkmaz gibi...****