platonik takıldığım, eli elime yanlışlıkla temas etse yüreğimin hopladığı, telefonda onun aradığını görsem açmadan aynaya baktığım kız ile öğle yemeği için sözleşmişiz. o da bana boş değil gibi. en azından öyle umut ediyorum. tamam lan uzatmayın kızın siklediği bile yok beni ama aşığım işte be!
neyse...
nasıl bir basiret bağlanmasıysa, nasıl bir kal gelmekse bu, yıllardır bilinçli olarak arayıp sormadığım fakat 3 gün önce bir şekilde karşılaştığımız ve cebren telefon numaramı almış, lavuğun önde bayrak sallayanı arkadaş müsveddesi zibidinin telefonunu açtım. açmakla kalmadım "yemek yedin mi?" sorusuna "hayır" dedim. hayır demekle de kalmadım "hacı beraber yiyelim" teklifine de "olur" dedim. sanıyorum o sıra sara nöbeti geçiriyordum.
aşık olduğun kızla ilk kez yemek yiyeceksin, kızı muhteşem güzelliği harici fazla tanımıyorsun, meraban var sadece ve ilk buluşmaya lavukluğu yıllardır tescillenmiş salağın tekini davet ediyorsun. olacak iş değil. kesinlikle büyü var bu işte bak yine tüylerim ayaklandı!
kızın teklifi üzerine (çok seviyormuş) sultanahmetteki meşhur sultanahmet köftecisine gittik. az bir sıra var. süper bir durum. laflıyoruz. nasıl mutluyum ama...
espriler, şakalar, gülmece güldürmece. kafalar da tutuyor yani. allah'ım çok mutluyum.
derken bir gölge belirdi :
- selaaaamm..
+ haaa gel alper gel. melis bak bu alper, liseden arkadaşım, geçen gün ara...
- meraba yenge!
+ yo yo...öyle değil alper biz arkadaşız sadece ya.. yani mesai arası öğle yemeği olayı. (allah bin türlü belanı versin senin e mi!)
- haaa iyi iyi ben özel hayatınıza girmiyim pek!
+ ya oğlum ne özel hayatı lan! eheh lisede böyleydi bu melis hep şaka hep şaka!
- ya ne bu be paramızla sıra mı bekleyecez ben şu garsona bi yalanıp geliyorum!
+ lan yok iyiyiz biz, az kaldı zaten...aha gitti..
.....
+ aslında kafa çocuktur. kafası fazla çalışıyo biraz ondan böyle eheh...cin gibidir...tanıyınca seveceksin...illede görüşelim diyince bende..
& bizi çağırıyo galiba, bir şeyler yapıyor..
- hüüooo...alooo lan gel sene at yarraaa (altını çiziyorum onlarca kişinin üstünden bana at yarrağı diye bağırıyor) ne bakıyon ordan!
& ne dedi ne??
+ (senin sülaleni atlar siksin daha da bi şey demiyorum alper) ne bilim duymadım bende eheh hadi gidek!
(oturduk. tabi bu arada bu lavuğu kollamaktan, bir pot kırmasın diye dikkat kesilmekten kızla ne muhabbet kaldı, ne espriler, ne şakalar. kendime lanet ediyorum, graham bell'e sövüyorum bu esnalarda.)
garson : evet ne verelim?
- köfte var mı abi köfte??
garson : hö?
+ (be a..kodumun salağı, be sığır, be eşşşek ulan tarihi sultan ahmet köftecisindeyiz, soru mu lan bu, hayır sıfata bakıyorum espri yaptım ifadesi de yok, bir de kıza cin gibi adam dedik, allah'ım öldüm de cehenneme mi yazdın beni yarabbim.)...eheh...komik adam...alemsin alper!
garson : e var!
- ben 2 yerim abi...yok yok 3...yok 2...ikibuçuk ikibuçuk!
+ (karar ver mına kodumun karar veeer. 3 porsiyonmuş. garsonu da ye aq..)ben bir buçuk alayım usta.
o yemeği nasıl yedik, nasıl bitti, ne yedik ben hatırlamıyorum bilmiyorum. kızdan özür üstüne özür diledim. allah'tan insan çıktı da tutup bu lavuğun puştluğunu bana bağlamadı. kaldığımız yerden devam ettik.
fakat o yemekte yer yarılmadı, dünya üçe dörde bölündü benim için ve ben lego oynadım onlarla.