biliyorum herkes gülecek bu yazdıklarıma. "hadi canım sende!" diyecekler. ama olsun ben korkmuyorum gerçeği söylemekten! ben rüzgar çıkaran kadınım... işte bunu defalarca yaptım. defalarca rüzgar çıkardım ben. bu bir güçtü. bu bir mucizeydi belki de... ama yıllar sonra kirlenen ruhumuzla beraber yeteneklerimizde köreldi.
size gerçek bir hikaye anlatayım. bahsedeceğim kişi babaannem... eyüp te otururdu vakti zamanında... hergün oradaki bir türbenin * önünü süpürmeye gidermiş. belki her gün değil ama 3 günde bir gidermiş hani. evinin önüymüş bir nevi. hemde türbe önünün temiz olmasına özen gösterirmiş. hayrına işte... ve babaannem her süpürüşünde bir altın bulurmuş gözlerinin önünde. gerçek bir altın! şaşırmış elbette ilk ama birçok kez bu olay vuku bulunca o da alışmış artık. içi içine sığmamış, gidip birilerine anlatmak istemiş. ve sonra...
bir daha asla altın falan bulamamış. büyük ihtimalle süpürmeyi de bırakmıştır bir süre sonra.
hee bende artık rüzgar falan çıkaramıyorum. sıcak yaz günlerinde pişiyorum.
özeldik belki ama bekareti bozulunca dilimizin, gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldık. şimdi de bir yeteneğimi keşfettim ama bu sefer dilimi tutacağım. *
(bkz: tutmasını biliriz de kemiği yok bunun)