sosyalizm; yani toplumculuk,1950 li yıllarda türkiye de komprador veyahut enternasyonalist bakış açısına sahip değildi. sol demek, sosyalizm demek; ulusalcı demekti. ulusal solcu demekti. bu yüzden, köylüsüyle, çiftçisiyle, işçisiyle bir bütün; ne mutlu türk'üm diyene lafzını içine sindirebilmiş herkesle tek yürek halindeydi.
aynı yıllarda bir takım insanlar amerikancılık ile dinciliği bir tutup; savaş acılarını yeni sarmış ve osmanlılıktan henüz tam anlamıyla kurtulamamış bir halk'a milliyetçilik diye empoze edene kadar. böylelikle iki vatanperver kitle karşı karşıya gelmişti. aradaki ayrım belliydi; sağ ve sol.
bu saçma sapan boşluktan faydalanan komprador solcular, başka memleketlerin emperyalist emellerine köpeklik edenler türkiye ye yeni bir anlayışı soktular; enternasyonalizm.
1980 darbesine kadar solcular içerisinde asla taraftar bulamayan ve son derece küçük bir kitle olarak kalan bu yeni tür global sermaye köpekliği darbenin amacına ulaşmasından ve türkiye de bilinen anlamıyla sağ ve sol imha edildikten sonra gün ışığına çıktı.
gladyonun desteğiyle elden geldiğince yapılanmaya başladılar. onlarca parti kuruldu. maksat kesinlikle ama kesinlikle iktidar değildi, bir takım fanatikler bularak düşünceleri üzerine dikkat çekmekti. sınırlar olmayan, milletler olmayan, barış içerisinde bir dünya yalanıyla yola çıktılar.
esas maksat; sınırları global sermaye sahiplerinin mallarına kapalı olmayan, milletlerin global sermayenin ürettiklerine karşı reaksiyon gösteremeyeceği kadar örf ve adetlerinin yıpratıldığı, insanlarının ideolojileri için savaşmayacakları kadar köpekleştirildiği bir dünyaydı.
bu maksat ve bu maksadın takipçileri; bütün dünyada içerisinde bulundukları devlet karşı, onun bütün değerlerine baş kaldırmak suretiyle, milletin doğru bildiği her şeyi yıkarak ilerlemek maksadıyla ve buna "tabu devirmek" adı koyarak yola çıktılar.
bakın; bugün bu memleketin 10bin yıldır en kutsal saydığı askerlik görevini ret eden erkekler var. türk mü? tartışılır. ama var. bugün türk tarihine saldırmayı kendisine görev edinmiş şerefsizler var. türklerin en büyük komutanı seyahaddin eyyübi ye kürt diyen, ziya gökalp e kürt diyen, mustafa kemal in bile köklerinde şüphe uyandırmaya çalışan aşşağılık şerefsizler var.
durun ve etrafınıza bakın. ne yapılıyor? ne yapılmaya çalışılıyor diye.
türkiye de "sosyalizm", komprador ismi budur; gerçek ismi toplumculuktur; hiç bir zaman bugün içerisinde bulunduğu durumda başa gelmeyecektir. çünkü maksadı bu değildir.
diğer taraftan en önemli gerçeklerden birisi ise; enternasyonalist bir sosyalist iktidar partisinin 50 yılda yapamayacağını, "sağ" görünümünde bir iktidar partisi hiç bir reaksiyon görmeden yapmıştır.
bu memlekette 10 sene evvel kürtçe tv açacağım diyecek adamı pipisinden boğaz köprüsünde asarlardı; bu gün trt 6 mız var. cumhurbaşkanı! çıkıp kürt açılımı yapabiliyor.
bırakın cumhurbaşkanını, başbakanı; türkiye de atatürk'ün partisi olan chp nin lideri dahi "olanları unutalım" modunda geziyor.
peki bu olanlar, türkiye nin başına gelenler; 150 yıllık tarihi geçmiş bir ütopik ideolojinin yansıması mı zannediyorsunuz? tabii ki hayır. kendini geliştirmeden orada duran ve duracak olan, zavallı ve basit insanların tekniklerini kullanarak evrim geçirmiş emperyalizm ve uşağı olduğu global sermaye sahipleri; bu memlekette her zaman gözleri olanlar bunu yavaş yavaş işlediler ve bu gün ciddi anlamda muvaffak oluyorlar.
az evvel 4-5 paragraf yukarıda bahsettiğimiz global sermaye köpekleri de kendilerine en büyük görevlerden bir tanesi; türkiye'nin düşmanı olmadığına dair bir takım telkinlerde bulunmak. türkiye'nin önemsiz olduğuna dair elden gelen telkini yapmak. türk'ün türkten başka dostu olduğunu "barışçıl" laflarla unutturmak.
türk'e düşen; gerçekleri görüp ona göre reaksiyon göstermek. bu vatan hainlerini gördüğü yerde susturabilmek; her köpeğin havlamasına söyleyecek sözünün olması.
sen sustukça, ben sustukça o sustukça; sadece senin benim değil, sevdiğin herkesin tepesine çıkacaklar. emin ol.