hiç unutulmayacak çaylar arasındadır. dedenin ansızın vefatıyla okul zamanı anne memlekete gitmiş baba 2 aç yavru ile başbaşa kalmıştır. ne yapacağını merakla bekleyen gözler vardır. acaba diye soru işaretleri vardır kafada, başarabilecek midir ? baba neticede. görmemişsin ki hiç tavaya yumurta kırarken.* gel bakalım der kafanı okşayaraktan beraber yapalım kahvaltıyı annen yokken. gidersin peşinden babanın. hoşuna gitmiştir babayla beraber kahvaltı hazırlamak.
çayın suyunu koyar koymaz, tavayı ocağa koyar. yağ kızdığında 3 biber, 1 adet dilimlenmiş domatesi tavaya bırakır. menemen gördük tabi ki o zamana kadar ama bütün bütün atanı hiç görmemiştik. hafif bir gülümseme oluşur suratta, bu nedir baba diyerekten. baba bakar şöyle bir tavaya başlar biz askerdeyken kahvaltıda anca zeytin-ekmek yerdik diye anlatmaya. dinledikçe anlamaya çalışırsın bir baba evladını neden bu kadar sever.*
kahvaltı hazırdır, çay getirilmiştir. baba alnının akıyla atlatmıştır bu durumu keyiflidir. eline alır çayı dökmeye başlar bardaklara, oğlum sende suyunu koy der. babanın koyduğu her demin üstüne bir parça su koyularak çaylar içilmeye hazır hale getirilir. babanın kestiği ekmek dilimlerinden birini, yumurtanın sarısına bandırıp ağza attıktan sonra o çaydan alınan bir yudum, o çayı unutulmayacak bir çay haline getirmiştir. hayat budur; babanın öğrettiği şeylerin üstüne kendinden bir şeyler katarak hazır hale gelmek.