inşaat işçiliği, temizlik işçiliği, hizmet sektöründe hizmet veren ve en alt kesim sayılabilecek iş alanları, mevsimlik tarım işçiliği, ağır sanayinin yan dallarında işçilik ve dahası... yani anlaşılacağı gibi bir de işin öbür boyutu var. kabul etmek gerekirse metropollere yığılmış ve bu metropollerde varoşları dolduran kesimlerin biliumum kapitalizmin çöplüğüne çalışması, her türlü sigortasız ve güvencesiz işlerde ağırlıkla bulunmaları işin ilginç bir yanını oluşturuyor.
geniş kesimleriyle türkiye'de bulunan kürtler, özellikle şehirlerin ve kırların yoksul bölgelerinde, emek sömürüsünün en ağır olduğu işlerde baskınlık kazanmaktadırlar. bunun yanında bu kesimlerin türkiye'nin ana ağır sanayii havzalarında göreceli olarak düşük oranlarda bulunmaları ise bir diğer garip mesele. ancak iş etki-tepki meselesidir. tıpkı doğada olduğu gibi toplumda da bu yasa geçerlidir. geniş kesimler hızla şehirlerden birikirken bazıları da pazarları yağmalayıp, ülkenin en adi işlerinde ağırlık kazanmaya çalışıyorlar.
sonuç yerine belirtmek gerekirse türkiye'de eğer bir kürt sorunundan bahsedecek olursak ve bunun bir çözümünün olduğunu söylüyorsak o iş uzaklara gitmekle olmaz. işin çözümü brüksel'De, erbil'De yada washington'da değil. hele çözüm demokratikleşmede hiç değil. şimdi varoşları dolduran geniş kesimlerin çözümünün demokrasi olduğunu söylüyorsanız veya bu işi bir istila olarak yorumluyorsanız, elinize bir silah alarak oraya buraya ateş etmeniz daha kolay bir çözüm olacaktır. ama düşünceniz bu değilse olaya bir de emeğin gözünden bakmak zorundasınız.
