aynı yastığa baş koyduğunuz sevgilinin o en tatlı en masum halini seyretmekle başlarsınız. o karanlık odada onun yüzü ay ışığından parlak gelir. sadece seyredersin sıkı sıkı sarılırsın sanki hiç kaçmıyacakmış gibi. elini tutarsın sanki hiç bırakmayacak gibi. öyle kenetlenirsin o incecik nadirn parmaklarına. o pauk gibi yumuşak olan ellerine. seyredersin öyle o karanlık odana vuran ay ışığı yüzünü izleyerek. senindir o artık başkasının değil seni seviyordur. veya sen öyle sanıyorsundur. sabah olmaması için o güneşin doğuğta pencereden içeri girmemesi için dua edersin sabah olmasında kalkmayalım o güzel yüzüne baka baka doymadan güneş doğmasını istemezsin. elinle saçlarını okşaarsın o en masum halinle uyurken. o ipek gibi olan saçlarının kokusu odanın içine işlemiştir bile. masumca yanağına öpücük koymak istersin. ama ya uyanırsa dersin uyanırsa o tatlılık yine kalır ama uyurken o tatlı ve masum halindeki kare başka dersin. elini sıkı sıkı tutarsın sanki oyuncağı elinden alınacak çocuk gibi kavrarsın. almasınlar benden diye. o ise en tatlı en masum halinle karşında yatıyordur. gözleri kapalı ve derin rüyalardadır. yavaşça öpersin o ay parçasından bir parça almak gibidir. kana kana su içmek gibidir. öpersin masumca. onu kaldırmadan rüyasını bozmadan. odanın ışığını söndürmeden. o ay ışığını söndürmeden güneş ışığı pencerenden girmesin diye dua edersin. ta ki pencerenden içeri ışık süzülmeye kadar. seyredersin. dünyanın en iyi tablosu paha biçilmez bir eserini seyreder gibi seyredersin.
