her şeyi bir yana bırakalım, atatürkseverlerin, atatürk'ü sevmeyenlere atatürk adına verdiği cevaplar bile bu sebepleri arttırmaktadır. atatürk'ü sevmek için hiçbir neden olmadığı söylenemez, ama bizatihi atatürkseverler tartışma düzeyi, bilgi dağarcığı ve üslubuyla kendi sevgi nedenlerini elleriyle yıpratmakta, ortaya makul bir neden koyamamaktadırlar. en başta sözlük ortamlarında atatürkçü arkadaşların salt atatürk'e olan sevgisi sebebiyle kendisine başkalarına hakaret hakkı tanıyanlaradır sözüm. muhattabına elle tutulur bir şeyler söyleyeceğine dingil, çükkafalı gibi hakaretler etmek, sahiplendiği "baban kimdi bilemezdin şerefsiz" gibi -neyzen tevfik'e ait olmadığını bile bilmediği- dizeleri sıralamak birer fikir değil, cehaletin göstergesi olabilir. ("ama olur mu, atatürkçü aydınlık kara cehaletin düşmanıdır paşam?") (bkz: küfretmeden konuşan atatürkçü olur mu) bu bir tartışma da değildir, 5 yaşındaki çocuğun sinirlendiği arkadaşına "salak-aptal-gerizekalı" kelimelerini ardı ardına sıralamasına benzer.
evvela atatürk'ü sevmek için geçerli nedenler olabilir, "vatanı kurtarması", "türkiye'yi modernleştirmesi" gibi... buna karşın sevmemek için makul gerekçeler de vardır. harf devriminden önce latin alfabesi karşıtı yazdığı yazılar nedeniyle idam edilen iskilipli atıf hoca, muhalefetin susturulması, dersim'de çocukların süngülenmesi bu makul gerekçelerden bazıları olabilir mi acaba? "o dönemde gerekliydi" gibi gerekçelerle bu uygulamaları tevil etmeye de çalışmayalım, herkes o dönemde bunların gerekli olduğu görüşünü savunmak zorunda değildir. böyle düşünenlerden birisi de bu satırların yazarıdır. 1908-1913 arasında demokrasiyi yaşamış, kurtuluş savaşı gibi cumhuriyet döneminden bile olağanüstü bir dönemde bile en azından bir muhalefetin yaşatıldığı bir ülkeden bahsediyoruz. bu iki dönem de o meşhur "olağanüstü şartlar" yüzünden sona ermedi. bu cihetledir ki, atatürk'ü sevmek veya sevmemek zihnimizdeki değerler hiyerarşisinde nelerin öne çıktığına bağlıdır. mevzubahisin vatan olduğunda gerisinin teferruat olduğunu düşünenler atatürk'ü sevebilirler, yaptıklarını tasvip edebilirler. ama bazıları da tam aksine düşünürler, tek parti diktatörlüğünün, baskının, insanları sindirmenin kim tarafından, hangi zamanda yapılırsa yapılsın kötü bir şey olduğunu, bunları uygulayanların ne türlü meziyetleri olursa olsun tasvip edilemeyeceğini düşünürler. bu başka liderler için de geçerlidir, kimisi amerikan karşıtı olması sebebiyle kuzey kore diktatörü kim jong il'i över, kimisi böyle bir ülkede yaşamanın cehennem şartlarından farksız olduğunu düşündüğü için kendisine lanet eder. bir lidere karşı olan duygular, bu yüzden kişiden kişiye değişebilir. atatürk'ü sevmeyenlerin dinci, çember sakallı hacı hoca tipleri olmasına gerek yoktur, kemalist kesim tarafından "atatürk düşmanları" olarak tasnif edilenlerin birçoğu da ateist-materyalist insanlardır zaten. ("olamaz, fethullahçı onlar paşam?") netice itibarıyla bir kefesinde "atatürkçü aydınlık kesim"in, bir kefesinde "irancı-dinci-laik-cumhuriyet-karşıtları"nın bulunduğu bir terazi yok atatürkçü arkadaşlarımızın sandığı gibi. atatürk'ü farklı noktalardan, farklı açılardan, farklı nispette eleştiren birçok insan var.
bu tür konuları konuşurken herkesin haddini bilmesi, kendisine çekidüzen vermesi, yaptığı polemiği bilimsel düzeyde yürütmesi gerekir. bu ülkenin sahibi, ne kemalistler, ne atatürkçüler, ne de başka bir zümredir, bu ülke üzerinde yaşayan herkestir. "ya sev ya terk et" gibi faşist repliklerini ortaya koymadan önce iyice düşünmesi gerekmektedir bazı insanların.