kader ve dua çelişkisi

entry8 galeri
    6.
  1. bir şeyi bilmek o şeyi yapmak değildir.ilimle kudret arasındaki yol ayrımı işleyecek hadiselere yön vermekle onu ilmen bilmek arasındaki ayırdın neticesidir.yukarıdaki entrynin sahibinin akşam uyuyacağını bilmem onun uyumasına benim sebep olduğum anlamına gelmez.dolayısıyla karar ve bilgi bağlamında sunulmak istenen kader anlayışı senarist oyunca eşleşmesi düzeyindeki hayat algısı geliştirir.zaten o istiyor o zaman ne gerek var mücadeleye, şeklinde koşullandırılmış tanrı ve kader anlayışı fonksiyonsuz birey addedilen kader inanıcılarını aşağılamayı meşrulaştıran bir farkındalık lüksü zannına götürür.oysa inanç kelimesi isminden de anlaşılacağı üzre nesnel bir kabul edilmişliği arkasına almak anlamına gelmeyen bir tavrı içinde barındırır.

    bilgi noktasında sonsuz ihtimal içinden bir tercihin tezahür edeceğine dair tanrının bilgi sahibi olması kişiyi o ihtimallerden birine sevk eden bir yönlendirme içermemekle beraber tercihler arası bağ ve yönelimler arası fark içinde var olan çeşitliliğin arzu ve talebe göre açılabileceği gerçeğini bulundurur.dua, tanrının yazdığını oynamak teslimiyetinden hareketle geliştirilmiş olan kader tanımcılarınca niteliksiz temenniler bütünü olarak tanımlanabilir fakat tanrının insana dair bilgisi, yaşanacakların emri telakkisinden ziyade gerçekleşeceklerin bilinmesi karinesine konuşlanması münasebetiyle sözkonusu ihtimaller arasındaki kararların netleşmesi ve iyi olana yönelim noktasındaki yardım talebidir.bilginin değişmesi sözkonusudur fakat emrin değişmesi, hakkında emir verilmiş kişinin tavrıyla sözkonusu olacak bir şey değildir.işin özü itibariyle kişinin dua edeceğini de bilen bir tanrı, dua sonrası gerçekleşek olan, bildiği olayların farklılaşması ya da farklılaşmamasına dair bir karar vermek durumunda değildir.çünkü dua öncesi ve dua sonrası gelişecek olayları bilmesi,duanın içeriğine bağlı, kişinin yaşadığı değişimleri de bilmesi anlamına geldiğinden duaya binaen karar değiştirmek zorunda kalacak bir pozisyonda olamaz.olayı yaratan ve olayların değişimiyle ilgili isteği kabul eden tanrı,bu isteğin barındırdığı şeyleri de dua edilmeden evvel yaratmış olması gerek.bu da eşrai ve maturidi arasındaki tartışmaların ana konusu olan ilim mi maluma yoksa malum mu ilme tabidir klasiğinden,önce tanrı mı yaratır kul ister yoksa kul ister tanrı öyle mi yaratır çatışmasına kadar götürebilir konuyu.bilginin zamandan önce ve zamanın bilgi dahilinde işlediğine inanmak, zamanın bir perde ,ilmin bir gerçeklik olduğu kanısına vardırır.

    kader-insan ilişkisi insan-tanrı ilişkisi çerçevesinde izah edilmek istendiğinde tanrının sıfatlarının insan üzerindeki etkisi bağlımda ele alınan yaratıcı-yaratılan,kadir-zayıf gibi küçükle büyük arasındaki alakadarlık üzerine bina edilen insani ifa süreci, her söyleneni yapmakla mükellef kul algısı oluşturduğundan kader içinde gerçekleşen kişisel kararların fonksiyonsuz olduğu inancı gelişmektedir.hastalık ve onun define çalışılması şeklindeki doğal süreçte suçlu aramak basittir.hele ki hastalığın ve hastanın hayattaki rolünü ikisini de yaratan kişinin salt egosal istemi doğrultusunda ele almak bu kararı daha da basitleştirir.hastalığa mübtela olan insanın hatalığın geldiğine inandığı yerden yardım istemesi noktasındaki talep edenin de edilenin de eleştirildiği cümle hedefi 12 den vurabilmiş bir cümle değildir.çünkü burada kader mefhumuyla aynı ölçülerde ele alınmaya çalışılan bir de kaza kavramı vardır.oraya girersek konu epey uzar fakat hastalığı allah verdi diyorsun o zaman ondan ne diye yardım istiyorsun diyen kişiye;ekonomik durumum iyi değil bunun suçlusu devlet diyorsun ama ondan maaş alıyorsun bindirmesi yapılabilir mi bilmiyorum.herkes gibi bilmeden konuşuyorum işte..ayrıca kader ve dua çelişkisi olmaz; kader dua çelişkisi olur.
    1 ...