rüştü reçber : türk futbol tarihinin en kariyerli kalecisi. yamulmuyorsam, gittiği her takımda şampiyonluk yaşamış. eh, bir yenisini de bizde ekledi, helal olsun. kalede bu adamı görünce takıma da bir güven geliyor.
hakan arıkan : rüştü ile beraber kalenin bekçisi. özellikle kupa maçlarında kendine duyduğu özgüven açıkça görüldü. kariyerinin sonlarına yaklaşan rüştü'den sonra, kale emin ellerde gibi.
serdar kurtuluş : bursa'dan geldiğinde kimse şans vermiyordu bu adama. sakatlıklardan başını bir türlü kaldıramadı. sağ bek, ön libero nerde açık varsa orda oynadı. geleceğin takımının önemli parçalarından. nice şampiyonluklara.
ibrahim toraman : şampiyonluğun baş mimarlarından. yetenekleri belki sınırlı ama oyuna yüreğini koyması muazzam. her takımın, ihtiyaç duyduğu savunma adamlarından. mücadele etmeden teslim olmayanlardan. son maçta şampiyonluğun resmi olan bir füzesi var ki, tadından yenmez.
gökhan zan : böyle bir hava hakimiyeti, böyle bir mücadele azmi, camdan kemikler, sakatlıklar, uğursuzluklar...özellikle son 7-8 maçta insanüstü bir hırs ve mücadele ile oynamalar...koca bir sezonun kısa tarihçesi. ülkenin en iyi yerli defans oyuncularından. şampiyonluk o olmadan gelemezdi.
tomas sivok : udinese'nin bağrından kopup gelen çek. italya'nın havasından, suyundan kapmış; defansın, kademenin kitabını yazmış oyuncu. zapo ile birlikte müthiş bir uyum yakaladılar, yanına ibrahim toraman'ı koydular aynı uyumla oynadı, gökhan zan'ı getirdiler takım kalesini gole kapattı. müthiş bir profesyonel. şampiyonluktaki katkısı tartışılmaz.
tomas zapotocny : sivok'la birlikte kartal olan diğer çek. fiziği stoper için yetersiz gibi gözükse de, hırçın, rakibini ısıran, nefes aldırmayan bir oyun tarzı var. kadroda olması her daim güven verici. lazım adamlardan.
ibrahim üzülmez : nam-ı diğer deli ibrahim. neler söylenmedi ki onun için. neler söylemedik ki. takım kötü gittiğinde, bir anlık sinirle hatayı hep ibrahim üzülmez'de aradık belki de. kafasını önüne indirip son sürat çizgiye inmeler, yaradana sığınıp dağa taşa ortalar yapmalar..ancak hiçbiri tek bir gerçeği değiştirmedi; bu adam bu takımın kaptanı, bu adam şampiyon takımın kaptanı. seviyoruz lan seni, dağa taşa ortalar yapsan da, orta yapacam diye çizgiye inip hızını alamadan kendini reklam panolarında bulsan da. bu takımın senin ruhuna, kaptanlığına her zaman ihtiyacı var.
ekrem dağ : 1 milyon eur'a geldi, bu adam. yazıyla bir milyon euro, evet. belki 14 milyon eur'alara gelenler gibi her maç gökyüzüne oklar fırlatmadı ama kesinlikle taşıdığı formanın hakkını verdi. orası kesin. geldiğinde, kimse en ufak bir şans dahi vermiyordu takıma girebileceğine. oysa, mustafa denizli, ondan inatçı bir sol kanat adamı yarattı. yeri geldi, şampiyonluk maçındaki gibi sol bekte aslanlar gibi mücadele etti. yeteneği sınırlı, mücadelesi üst düzey.
edouard cisse : koskoca bir ilk yarı, takımdan gitmesi gereken ilk adam olduğunu söyleyip durduk. koskoca bir ilk yarı, saç baş yoldurdu adeta çünkü. gel gör ki, ne zaman yanına bir adet fabian ernst geldi, bu adam futbolunu 3-4 level yükseltti. demek ki yanına, üç ciğerle koşan bir dazlak gerekliymiş *. son maçta holosko'ya ayağının üstü ile yaptığı bir asist var ki, muazzamdı.
fabian ernst : birkaç organının fazla olduğuna kesin kanaat getirdiğim, mahlukat. insan değildir bu, zira vücudunda ciğer yerine birer adet pistol takılı olan gennaro gattuso'yu bir kenara koyarsak, bir futbolcunun böylesine koşması, mücadele etmesi, her topa atlaması, hem de bunu 90 dakika boyunca yapabilmesi insanüstü bir meziyettir. lafı uzatmayayım, şampiyonluktaki payı en büyük oyunculardan. sadece mücadelesi, oyunu ile değil takıma kattığı yenilmez ruh ile de.
uğur inceman : mustafa denizli çok güvendi bu adama. herkes "cisse varken bu adama ne gerek var" derken, o fırsat buldukça oynattı. iyi de yaptı, zira ilk yarı ernst yokken, cisse çoğu maçta tel tel dökülürken, çok iş yaptı bu adam. yetenekleri ortalama da olsa tam bir görev adamı.
serdar özkan : istikrarsız, dağınık, ne yapacağı belli olmayan bir oyuncu tamam ama kesinlikle yetenekli. allah vergisi bir yeteneği var derler ya, öyle işte. sağda, solda, bir hamleyle çalımı takıveriyor, savunma adamının ruhu duymuyor. ancak, belli bir standartı yakalaması, istikrara kavuşması şart. böyle olursa, takımın en büyük ateşleyicisi olur.
matias emilio delgado : serseri mayın. kendi kafasında yarattığı bir oyun düzeni var ve bu her zaman takıma, teknik direktöre uymuyor. sıkıntısı da bundan yana. ama yadsınamaz bir gerçek var ki, takımın bireysel yeteneği en üst düzey oyuncusu. gariptir ki, bu özelliği takıma her zaman yarar getirmese de, şampiyonlukta pay sahibi olduğu kesin.
rodrigo alvaro tello : şampiyonun dinamosu, formda olduğunda sahada basmadık yer bırakmayan atom karınca. sol açığa koydular oynadı, orta sahaya koydular oynadı, forvet arkasına koydular oynadı hatta sol bek yaptılar onu da oynadı. şampiyonluğun en önemli mimarlarından. hakkında her şey söylenebilir ama mücadele etmediği asla. şampiyonluğu çok istiyordu ve nihayetinde kavuştu. helal olsun.
yusuf şimşek : heyhat. 37 yaşına merdiven dayamış bir adam. futbol hayatı, küçük takımların büyük oyuncusu olarak geçmiş gitmiş. böyle bir teknik, böyle bir profesyonellik, ne yazık ki karakartalıma çok geç kavuşmuş. yürüyerek çalım atma, rüzgarıyla adam geçme bu adamda vücut bulmuş sanki. çok net, şampiyonlukta ernst ile birlikte en büyük paya sahip oyuncu. geç oldu ama güç olmadı, en güzel yanı bu.
filip holosko : hani derler ya gavurlar explosive striker diye. işte bu adam o adam. bütün maç sahada gezinse dahi bir anda patlayıverip gölünü atabiliyor. bir anda patlayıp maçın seyrini bambaşka yapabiliyor. şampiyonluğu müjdeleyen golün sahibi, kupa zaferinin baş mimarlarından. umarız daha çok sezonlar aynı forma altında patlarken görürüz kendisini.
mert nobre : marcio da derler, sen onlara bakma. bilmem kaç senedir, bizden oldu artık bu adam. karambol golcüsü dediler, tekniği yetersiz dediler, küçük takım golcüsü dediler..dediler oğlu dediler. bundan sonra da diyecekler muhtemelen. ama bu adam öyle bir profesyonellikle yapıyor ki işini, öyle bir azimle oynuyor ki gittiği her takımda gollerini sıralamayı, taraftarının gönlünü kazanmayı biliyor. binbir suçlamayı, iftirayı da sahiplerine bir güzel yediriyor. şampiyonluk için verdiği mücadele, sarfettiği efor belki de herkesten fazla. helal olsun.
deivson rogerio da silva : bildiğin bobo işte. takımın en çok gol atan, hiç beklemediğin anda beklemediğin vuruşu yaparak maçı döndüren, tekniği ile adeta "ben brezilyalıyım" diye bağıran adam. hani en güzel yanı da bu takımla birlikte büyüdü bu adamın futbolu. Bu takımla birlikte "bobo" oldu. En güzel yanı da bu. Daha kal buralarda, ihtiyaç var sana.
Ve nihayetinde,
Ertuğrul sağlam: kim ne derse desin şampiyonlukta payı var. Şampiyon oyun sisteminin değil ama şampiyon kadronun şekillendiricisi. Beşiktaşlılığına, efendiliğine kimse laf edemez herhal.
Mustafa denizli : garip bir adam. inatçı. Hem kendi bildiklerinde hem başkalarının söylediklerinde. Azimli. Takımı devreyi 6. bitirdiği zaman bile bas bas bağırıyordu adam "bu takım şampiyon olacak" diye. Öte yandan göt olmasını bekleyen öyle büyük bir güruh varıd ki. "Şanslı" dediler bu adam için, "bala göte maç kazanıyor" dediler. Biz de ancak "el insaf" dyebiliyoruz bu duruma. Hem fortis Türkiye kupasını hem ligi kazanmış bir teknik adamdan bahsediyoruz burada. Son 18 maçta 43 puan toplamış, 4 tane rakibini 7-8 puan geriden gelerek 10-15 puan fark atarak geçmiş bir takımdan bahsediyoruz. Yıllar yılı takımlarını sevinmek için sevmeyen ama sevinmeyi de çok özlemiş büyük Beşiktaş taraftarına, mutlulukların en güzelini yaşatmış bir teknik adamdan bahsediyoruz. Şimdi lütfen, mantıksız saçmasapan ithamlarınızı, yersiz iftiralarınızı bir kenara bırakın da bu adama hak ettiğini verin ve alkışlayın. Sadece alkışlayın.