bugün marmara üniversitesinde söyleşi yapmış yazar. leman'da yazdığı dönemden beri sıkı bir takipçisi olduğum nihat genç'le aynı ortamda olmanın *heyecan verici olacağını düşünerek bende ibrahim üzümcü'ye koştum. dakik bir adam nihat genç hiç bekletmedi, saati saatine salondaydı...fiziki açıdan n.g'yi değerlendirirsek; kısa ve televizyonlarda göründüğünden daha çirkin ayrıca akşamcılara has bir göbek yapmış. bildiğin orta yaşlı türk yani. giyim açısından pek zevkli olduğunu söyleyemeceğim. üstünde dandik gri bir tişört ve markasına dikkatlice baktığım halde göremediğim düz bir kot pantolon vardı. bunların üzerinde ise uzun siyah bir deri ceket vardı. kürsüdeki suyun markası kopartılmıştı. bu n.g'nin tasarrufu muydu bilemeyeceğim. fıkralarla başladı n.g sohbete güzel fıkralar, hikayeler anlattı. 5000 bin fıkra bildiğini iddia etti. ülkenin zenginliklerinden bahsetti. anadolu köylüsünün tembelleştirilmesinden yakındı. gene klasik; bünyeyi silkeleyen n.g sözleriydi yani. 1 saate yakın havadan sudan konuştu. yavaş yavaş söyleşinin sonuna geldiğini falan düşünmeye başlamıştım ki şimdi konuşmama başlayabilirim dedi ve iki saat de asıl konu olan ulusal basın ve dünya basınından söz etti. söyleşinin sonuna doğru her zaman yaptığı gibi konudan sapsa da önemli uyarılarda bulundu. zevkli bir söyleşiydi. yer yer coştu sağlam küfürler savurdu. salon da zaten en çok küfür ettiği zamanlar coştu. saflar en alkışlanacak yerde değil göt, ipne bilmem ne çocuğu deyince alkışlamayı tercih ettiler. bekledikleri aralarında konuşurken birbirlerine anlattıkları n.g buydu çünkü her neyse mehmet barlas'a çok giydirdi. altan 3'lüsüne de selam çakmayı ihmal etmedi. ergenekon konusunda haksız bir dava damgası vurarak basitleşti. ben soru cevap beklerken teşekkür ederim deyip ayağa kalktı. fotoğraf çekmek için çıldıran fanların arasından sıyrılıp kitap hazırlığı var mı nihat abi dedim aramızdaki samimiyete güvenerek, beklemediğim bir canayakınlıkla böyle bir çalışmam var, bir şeyler yapıyoruz evlat dedi ve elini omzuma attı tam gaza gelip şampiyon kim olur diye geyiğe vuracaktım ki elini omzumdan çekip benden uzaklaştı.ben bunu 5 saattir aç olmamla bağlantılı olarak ağzımın kokmasına bağladım. eğer okuyorsan öğrenciyiz birader hoş görcen. son olarak kitaplarını zamanında yalayıp yuttuğm nihat genci tanımak güzeldi. ama artık yollarımızın ayrıldığını bu söyleşide çok keskin şekilde anladım.
n.g'den bir demet hatıra;
nihat genç diyarbakır'a gidiyor. bir konferans için. sokakta dolaşırken bir manav bunu tanıyor;
- lan ben bunu tanıyorum bu adam herkese geçiriyor.
diye arkadaşlarına n.g'yi gösteriyor.diğerleri de televizyonda gördükleri ng'yi tanıyorlar ve etrafını sarıyorlar. hoşbeş, havadan sudan derken muhabbet gene sövmeye geliyor.n.g:
-arkadaş ben bu işi paraya bağladım. artık sövme işinden para alıyorum.
manav:-nasıl?
n.g:-şimdi sen kaymakama mı kızdın, jandarmaya mı kızdın hükümete mi kızdın hepsinin bir fiyatı var. bana geliyorsun parayı veriyorsun ben de sövüyorum.
bir kahkaha yükseliyor diyarbakır esnafından.
manav: abi be şu tayyip erdoğan'a bir şey yapıversen.
n.g durur mu patlatıyor cevabı
n.g: o promosyon ondan ücret almıyoruz...