türkiye'ye iki sene gecikmeli gelmiş filmdir. belirtilen insanlardan başka emily watson da önemli bir rolde oynamıştır.
gelecekte bir zamanda, üçüncü dünya savaşı da olup bitmiştir ve bütün savaşların, kötülüklerin sebebinin insanların duyguları olduğunu gören hükümet, ilaçla insanları uyuşturur, birer makineye döndürür. ilaçları içmeyi reddeden insanlarsa gizli bir örgüt kurar. filmin kahramanı john preston ise bu isyancıları yakalayıp yok etmekle görevlendirilmiş bir 'koruyucu'dur. ancak bir gün preston ilacını içmeyi unutur ve hissetmeye başlar. böylece film mutlu sona doğru ilerler..
--spoiler--
mary (emily watson): niye yaşıyorsun?
john (christian bale): yaşıyorum.. bu mükemmel toplumun sürekliliğini koruyorum. libria'ya hizmet ediyorum
mary: bu bir döngü. varlığını devam ettirmek için varsın. ne anlamı var?
john: senin varlığının anlamı nedir?
mary: hissetmek.. sen hiç yapmadığın için bilmiyorsun. ama bu, yaşamak için nefes almak kadar gerekli. hislerin olmadan, aşk olmadan, öfke olmadan, acı olmadan, nefes almak sadece ilerleyen bir saate benzer.
--spoiler--
ayrıca filmde bir sahne vardır ki, filmi heyecanla izleyen iki saf kardeşi dehşete düşürür; filmin sonuna doğru preston ortağıyla dövüşürken bir kılıç darbesiyle adamın yüzünü tanımlayamadığım şekilde keser, ondan sonrasında saftirik kardeşler sadece yerdeki yüze odaklanır, hatta filmi durdurup bir süre yüzü izlerler. filmin sonuna dair pek birşey kalmamıştır akıllarında.**