Mesafeler dolanıyor mevsimlere,
Günler geçiyor, adı konmaya cesaret edilemeyen duygular peşinde.
Zamanın kollarına bırakıyorum kendimi,
Ve uzanıyorum, çabalıyorum kimsesizliğimde.
Bakıyorum bir geçmişe bir geleceğe,
Arada ki fark ne?
Sen olmuş çehrem, sen olmuş bakışlarım sen olmuş ruhum...
Dokunduğum her nesnede sen,
Bakışlarım tek noktada sabitlenircesine.
Kalbin dile gelmesi,
Ve yine "sen" diye haykırışını duyuyorum.
Durduramıyorum, engelleyemiyorum.
Sessizliğim ile sensizliğim son buluyor.
Kuş misali uçup gitme fikri, dile gelme zamanı..
Bir kelebeğin güne başlama heyecanı var içimde.
Eski bir rüyanın bitmesi;
Ve yeni, bitmesi hiç istenmeyen bir rüyaya başlamak gibi bu.
Hayalde bulmak bazı şeyleri,
Ve bir rüzgara kapılmak gibi.
Öyle bir anda gelmişti ki donup kalmıştı bedenim.
Ruh kalp atışlarının hissiyatıyla,
Eriyen bedenden bağımsız...
Gözlerine bakmak,
Dile gelmeyen sözcükleri gözlerinin ışığında arayıp bulmak..
Sebepsiz heyecanlarla doluyordu ruhum,
Mesafeleri bir kenara itercesine.
Gözlerimi kapıyordum ve
Savrulan sonbahar yaprağı edasında bırakıyordum kendimi.
Bir su biriknitisnin aksinde görünüyorum seni.
Gördüğüm aksin bir taş atımı dalgalanıyor,
Kalbimde hissettiğim duygular misali.
Ellerin,ellerin..
Yorulurdum bazı zaman.
Duyguların ağırlığında ezilirdim.
Yokluklarda savaş verirken bedenim,
Düşmeye meyil verdiğimde
Beni tutan ellerin..
Gözlerin..
Bakışlarının altındaki manaları çözmek,
Bir bilmece havasında...
Ve inanmak Tanrının varlığına,
Sana her baktığımda.
Yağmur damlalarında bulmak seni ,
Gökkuşağının karanlığında
Ve güneşin olmak doğmak üzerine
Sensiz geçen her günün inadına. **