hayatin gercek tadlarini bir bir aliyorlar ellerimizden.
gecen gun eski usul, teneke bir tost makinesi aradim. soyle yarim tava ekmeginin arasina kasarli sucuklu bir tost yapayim afiyetle yiyeyim diye dusunuyordum. hayir. bu zevki bir elektrikli tost makinesinin icinde heba edemem.
ozellikle bulayim diye eminonu, tahtakele gibi ivir zivirin bol bulundugu yerlere gittim, yok yok yok. oysaki bulabilseydim neler yapacaktim. butun hizimla eve gidip, gazli ocagimi acacak *,
cirlop gibi dokum tost makinemi uzerine yayacak, tava ekmegimden soyle torpilli bir yarim ekmek cikarip tost makinesine koyacak, ekmegin yavas yavas yanmasini koklayarak sucuk ve kasarlari kesecektim.
nar gibi kizaran ekmegin arasina once sucuklari koyup, sucugun yaglarinin ekmegin icini kirmiziya boyamasini saglayip ardindan verecektim kasarlari arasina. ekmegi bir guzel kapatip, citir citir dis yuzeyine tereyagi surecek ve 2-3 dakika sonra icinden kasarlar kopruden intihar eden gecinemeyen memur gibi sarktigi vakit disarii cikaracaktim.
mutfagi saran nefis sucuk ve kizarmis ekmek kokusu iste hayatin gercek lezzetlerinden birine ornektir. oyle tefalle mefalle yakalanmaz o lezzetler.
bir de hayatin gercek tadlari lokal olur zaten. * oyle dunyanin en fazla ciro yapan sirketlerinden birinin logosunun altina saklanmaz. o olsa olsa, hayatin gercek lezzetinden bihaber insanlara hayatin gercek tadi diye itelenen bir pazarlama harikasidir.