"sokaktaki adam"ı varoş, lümpen, cahil, osurukkafa şeklinde lanse etmeye pek bi meyilli ortalama sözlük yazarları "türkan saylan'ın ev baskını" nevisinden gelişmelerde birden bire olaylara soğukkanlı bakmayı unutabiliyor. kendileri de birden o taşşak geçtiği, göbekli adamlara, bıyıklı kadınlara dönüşebiliyorlar.
türkan saylan'I öve öve bitiremeyen medyaya inanmamak daha doğrusu güvenmemek gerektiğini, iktidarla olan bir takım kavgalarından, patronlarının çıkar çelişmelerinden kaynaklı maksatlı yayınların yapılabileceğini benim gibi DiĞER BÜTÜN yazarLAR DA domuz gibi biliyor. bu bilme'ye rağmen hala egemenlerin dilini konuşmaktan geri durmuyorlar.
bugün türkan saylan'ı aklamak, ya da haksızlığa (gerçekten haksızlığa uğramış da olabilir ki ben başka bir şeyden bahsediyorum) uğradığını kanıtlamak için başvurduğunuz yayın organları daha bir ya da iki hafta öncesine kadar muhsin yazıcıoğlu'nu da göklere çıkarıp, sonra gökten zembille indirip yeniden göklere çıkarıyordu.
bu söylediklerim türkan saylan aleyhine yapılan düzeysiz, salt karalama amaçlı yapıldığı aşikar olan yayınlar için de geçerli bittabi. biraz temkinli, biraz daha vakur olmak lazımmış gibi geliyor bana sanki. yani ne çılgınlar gibi savunmaya, göklere çıkarmaya ne de hakkında atıp tutup, sabun köpüğü argümanlarla üzerine gitmeye gerek var.