1 ay kafa izni aldım, validelerin yanına geldim. yatarım, içer sıçar, tozuturum deyu. bildiğin ev kuşu oldum lan.
ece erken zehrine bulaştığımı ve bu cırtlağa dair duygularımı bi önceki episodelarda dile getirmiştim hafız. diğer bi zehir de aha bu: arka sıradakiler.
şimdi bilmeyen arkadaşlar için anlatayım biraz: bi okul var, çeteler falan var. kavga dövüş, serserilik. haa bi de bi hoca var; çok idealist bi adam. on numara bi adam. mesaj falan veriyor adamın her tavrı.
fena şekilde özendiriyor serseriliğe bu dizi. bu muhterem hocanın tavırlarının, ergenlerin pek de s.kinde olduğunu düşünmüyorum.
asıl mevzu şu ki, bi diziye bu kadar takılan bi toplumda yaşıyoruz. kurtlar vadisine özenilip yapılan şeyler, yok arka sıradakiler falan. bizim sorunumuz, sistem. klişeye bağladık biraz ama hakkaten sistem.
ne yazıkki sistemimiz, kutuda izlediği dizilerden, programlardan etkilenen insanlar yetiştiriyor. sistem işlemeyince de biz, programlardan, saçma bi matematik hocasından, kafamıza pisleyen kuştan fazlasıyla etkileniyoruz.
ne bu dizideki gibi öğrretmenlerin kahramanlıklarına, ne sıradışı adamlara ihtiyaç var aslında. sistem belli bi tutarlıkta işlese, biz bireyi topluma ilk katıldığından itibaren yetiştirsek durum farklı olur herhalde. en azından kara kutuda izlediğinin sadece hayal ürünü olduğunun, şiddetin, serseriliğn özenilecek bişi olmadığının ayırdımına varabilecek insanlar yetiştirebiliriz kanaatindeyim.
dur dur bi yorum daha: olm dizideki öğrenciler benden yaşlı lan! yuh!