yıllar önce, devletin kendi bölgesine ohal uyguladığı zamanlar. devletle halk arasında kopukluk had safhada. futbolun sadece toptan ibaret olmadığını bilen, genç yönetici adnan polat, her türlü sorumluluğu üzerine alıp türkiyenin en büyük kulübünü, galatasaray'ı, erzuruma sezon açılışına götürüp tabuları yıkıyor. halk hatırlandığı için mutlu oluyor, kazanan sadece galatasaray değil, adnan polat değil, ülkenin birliği oluyor.
2008'in mart ayı seçimlerinde galatasaray kulübü başkanı seçiliyor, galatasaray'ın liseden olmayan ilk başkanı oluyor, tekrar tabuları yıkıyor ve tabiri caizse mason localarını andıran yönetimlere son verip galatasarayı halkla bütünleştiriyor, "galatasaray bir gün mutlaka gerçek galatasaralıların olacaktır" deyiminin ilk adımını atıyor.
ve adnan polat başkanlığı süresincede tabuları yıkmaya devam ediyor, yaşadığı ülkeyi kendi geçmişiyle yüzleştiriyor, geçmişi objektif bakış açısıyla sorguluyor, resmi devlet ideolojisine iman etmiyor, omurgalı davranışını sürdürüyor. çanakkale savaşı için;
-Avustralyalılar, Galatasaray Liselilerle beraber şehit düştü. Bu "anlamsız savaşın" neticesinde oluşan dostluk Kewell ve Arda'yı aynı takımda buluşturdu.
diyebilecek kadar cesurdur, futbolun sadece toptan, reklam gelirlerinden ibaret olmadığını bilecek kadar akıllıdır.
(bkz: http://taraf.com.tr/haber/31589.htm)
galatasaray kulübüne yakışan karakteriyle gönlümüzde her zaman ayrı yeri vardır. doğru bildiklerinden asla taviz vermeyecek kadar sağlam karakterlidir, cesurdur. son sözü ultraslan'a verelim;