Sabahları buz gibi olur ya her yer çıkmak istemezsin yorganın altından. Seni ordan çıkartacak hiçbir güç yoktur hani. Ben gözlerimi açtığımda ve buz gibi hava bütün vücudumu kapladığında beni oraya çağıran aslında sendin. Her gün düşünmek her gün prova etmek. Çocukça hayallere dalmaktıysa eğer. Kimi zaman yanında yürüyor olduğunu hayal etmek. Onu kaybetmenin vereceği korkuyu yaşamak her an onu izlemek o farkedince gözlerini kaçırmak. Seni böyle yaşadım ben; bir ömür gibi geçti. Kalbimin boş yarısını tamamlamanı beni, veya daha iyisi ; hayatımı tamamlamanı istiyordum. Seni izlerken yüzünün çizgilerini farkediyorum. Az önce çizilmiş gibiler. Sonra gözlerimi kaçırıyorum yine kendi karanlığıma dönüyorum.
Hayatının bütün ayrıntılarını adadığın,uyanman için tek sebep olan ... O meleğe tapmak. Onun sürekli yanında olup aslında ne kadar uzağında olduğunun farkında olmak.
Göz yaşlarımı içime akıtıyordum hem de son kez. Onun gülümsemesi beni kendime getiriyordu. Nasıl olsa o gidince devam edebilirdim. Hep kitaplarda okuduğum bestelerin en güzel notalarıyla harmoniyi kuran aşk bu muydu gerçekten?
Susarak kaybetmektense konuşarak kaybetmek en iyisidir heralde... Biraz da melankolik olur insan böyle yaparak. Kim bilebilirdi ki bir aşk bana bu satırları yazdırabilecek.
Satırlarca yazıyı üşenmeden yazıp silmek."Söylemeden önce yüzlerce kez yazıyorum sonra eksik farkediyorum Yollamıyorum !" hepsi çocukça bir merak. Yazmak için seçilen sanal yöntem içerisinde hangi tuş en güzel etkiyi yapabilirki zaten ?.
Konuşmak en iyisi aslında... Sonunda kaybedecek dahi olsan gözlerine bakarak konuşmak en güzeli.
Konuşmanı bitirince ve kelimeler anlamını kaybedince dudakların birbiriyle buluşması...
Bir sessizliğin bazen son söz olması.Herkesin aradığı şey bu değil mi.Binlerce tanımı olan "aşk".
Ve sonra;
Tıpkı bir gözyaşı gibi son kez gözlerine bakıp süratle yere çakılarak paramparça olmak ta ki en erişilemez hayalin olduğunu düşündüğün cevabı alıncaya kadar.* Böyle gelişmeseydi bile sevgilim;
Gördüğüm son şeyin gözlerin olması yeterliydi.