dışarıdan ve o küçük gözle işkence gibi bir olaydır fakat annenin yaptığı büyük bir iyiliktir, öğretidir.
öyle bir öğretidir ki, ferrasisini satan bilge dahi bu öğretiyi size aşılayamaz. bir kere eskilerde çok meşhur ve her güne ait bir pazar vardır ki, oturulan eve en yakın ve en curcunalı olan seçilmiştir. orası ana- baba günüdür.
öğreti 1: o kadar pazar içinde en yakını seçmelisin ha evladım. ki fazla yorulmayasın, dönüşün kolay olsun. eğer bir şekilde talep görmek istiyorsan, sen de yakın ol ki talep göresin
pazarda bir eliyle senin elini tutar, diğer eliyle tekerlekli pazar çantasını. ikisini de gerekli olmadığı sürece hiç bırakmaz.
öğreti 2: sahip olduğun şeylere sıkı sıkı sarıl hiç bırakma ha evladım.
sen çok kıpır kıpırsındır, bir an evvel bu pazar sıkıntısı bitsin de sokakta arkadaşlarımla oynayayım diye düşünürsün. ama öyle yavaş ilerler ki, illet olursunuz. hele bir de tüm sebze meyvelere bakıp, fiyatını sormaz mı? aman allahım... al işte ilk önünden gelene. biri demiş marula 30 kuruş diğeri demiş 25 kuruş, öbür diğeri de 25 demiş ama yaprakları daha canlı, gider onu alır. 5 kuruş kâr ettin ama değdi mi ki? ne oldu yani, 30 kuruşluğu alıp işini çabucak bitirsen ne olurdu yani? diye düşünürsün
öğreti 3: 5 kuruş dahi olsa tutumlu olup en kalitelisine yöneleceksin. en iyisini bulana kadar arayacaksın. sabırlı olacaksın ha evladım!
bir simitçi geçer "simidiyaaaaa" diye bağırır. aç olmamana rağmen seni cezbetmiştir ve simit istersin. "anneea simiit"
olmaz der. daha yeni kahvaltı ettin de çıktık. hem bak açık satıyor, üzeri kapalı değil tozlanmıştır bak o, der.
öğreti 4: hayatta her zaman istediğin hemen olmaz. zevklerin ve nefsine biraz hakim olmalısın.
pazarcıları gezerken muz görürsün. canın çeker, annea muuz, annea muuz dersin. bunu kabul ettirirsin. anamur muzu vardır, çikita muz vardır. çikitasından istersin. büyüktür çünkü, ye ye bitmez gelir. ama anne gider anamur muzu alır.
öğreti 5: bazen istediklerin olur ama azıyla da yetinmesini bileceksin ha evladım...