bir kez bile yüz yüze görüşmedik. ama ben her konuştuğumuzda onun sıcaklığını, güvenilirliğini ve her geçen gün bir internet arkadaşından daha fazlasını verdiğini, kardeşim olduğunu hissettim. sadece aynı görüşleri paylaşmakla kalmadık, destekledik birbirimizi her koşulda. ne o hayatında benim gibi bir fenerli gördü, ne de ben onun gibi bir beşiktaşlı. oturup istisnasız her konuda konuşabildiğim nadir insanlardan biri o.
yaptıklarına gelince. can bu sözlüğe herkesten fazlasını verdi dersem yanlış olmaz. evet burası bir çok yazar için bir vakit öldürgeçten başka bir şey değil. can için öyle olmadı. sözlüğü çocuğu gibi sevdi, yeni yazarlar kazandırdı, sözlüğün büyümesine katkıda bulundu. evet soruyorum ben de. hangimiz can kadar sözlüğe değer verdik? hangimiz can kadar sözlüğü önemsedik? belki de hiçbirimiz.
o bırakıp gitmekle gitmemek arasında sürekli geldi gitti. son ana kadar kararı net değildi hala. ama artık biliyorum ki istesek bile gelmez. hiç karışmamaya çalıştım kararlarına. olabildiğince onaylamaya çalıştım ki desteğimi hissetsin diye. o elleriyle büyüttüğü çocuğuna sırtını dönmeyi yediremedi önce kendine, ama sonra elleriyle büyüttüğü çocuğundan hiç ummadığı bir muamele gördü.
can haklı veya haksız konusuna girmeyeceğim. ne düşündüğümü zaten biliyor herkes. o bıraktı ben de bıraktım son sefer. kişiye özel bir garezi olmadan, sadece sözlükte bir kural varsa bunun yerine getirilmesini istedi. çifte standart olduğunu düşündüğü bir olaya karşı durmaya çalıştı. çifte standart'a karşı durmak suçsa bu demokrasi değildir derim ben sadece.
asla böyle ayrılmayı haketmedi can. iyi bir şeyler yapmaya çalışanın yüzüne tükürülmesi hadisesi yine meydana geldi. ve geri dönmemek üzere kapattı bu sefer o pencereyi.
ve bu sefer ben o gitti diye kenara çekilmiyorum. onun için burda kalmaya devam ediyorum, onun için de yazıyorum.
yaptığın her şey için:
teşekkürler can,
teşekkürler kardeşim.