çağ atlanmıştır rakamlar yalan söylemez, formül değiştirilerek 5.500 dolar olan kişi başına düşen milli gelir 10.000 dolara çıkar. kişi başına düşen borç ne kadar? 8.000 dolar. rakamlar yalan söylemez.
ha bu kişi başına düşen milli gelir ile kişi başına düşen borç olayı yalandır. zira aslolan gelir dağılımıdır. şimdi düşünün kişi başına düşen gelir 10.000 dolarsa 4 kişilik bir aileye yılda 40.000 dolar gelir giriyor demektir. yanı bu hesaplamaya göre bugünkü kurla bir aile yılda 68.000 lira kazanıyor. üstelik trkiye'deki tüm 4 kişilik aileler 68.000 lira kazanıyor yılda. ha hayata baktığımızda böyle mi drum? hayır tabiki. borç da aynı şekilde. kocaman bir yalanı "kişi başına düşen gelir 10.000" diye anırıyorlar resmen.
bunu görmeyen ya kördür, ya sağır ya da araştırma özürlüdür.
komşuları ile düşmanca ilişkileri olan türkiye vardı geçmişte şimdi nasıl? ermeni tasarıları avrupa ülkelerinden çatır çatır geçiyor ses çıkarmıyorsun, ermenistan toprak bütünlüğünü tanımıyor ve "koşulsuz masaya oturalım" diyor sen "tamam" diyorsun. koşullar neler? toprak bütünlüğümüzü tanımaları, karabağ'dan çıkmaları ama adam "sen bunları benden istemeden masaya oturalım" diyor "eyvallah" diyorsun.
yunanistan ile sorunun en büyüğü neydi? kıbrıs! senin 58. hükümet'indeki dış işleri bakanı yaşar yakış "biz kıbrıs'ta işgalciyiz" diyor. sen güney kıbrıs'ın uluslararası anlaşmalara aykırı şekilde ab üyesi olmasını yargıya götürmüyorsun, itiraz etmiyorsun dahası güney kıbrıs'ı tanıma sözü veriyorsun, yunan uçaklarının ihlallerine ses çıkarmıyorsun, uçağımızı düşüren yunanistan'a dava açamıyorsun. elbette ki, "dostum karamanlis" olur!
gürcistan ile müttefik olma sebebin belli abd!.
iran'ın "türkiye'yi doğru yolda görüyoruz" açıklamalarının neyi kast ettiği açık.
ırak'ta 2002'ye kadar türkiye cumhuriyeti'nin verdiği kırmızı pasaportla gezen adam ırak'a cumhurbaşkanı oluyor, "kürt kedisini bile vermem" restini çekiyor "dili sürçmüştür" diyorsun. abd'den izinsiz sınırı geçip çiçek koparamıyorsun. elbette iyi olacak?
suriye desen ayrı terane.
arabulucu olduk diyenlere şaşırıyorum. gürcistan'da olay patladı, biz atladık "arabulucu olabiliriz" diye, medvedev tayyip erdoğanla mı görüştü yoksa sarkozy ile mi? gazze konusunda yemek masasına almanya, ingiltere, italya, ispanya ve hatta çek cumhuriyeti başbakanları bile davet edilirken abdullah gül neden davet edilmedi? tayyip erdoğan "iran bizden arabulucu olmamızı istedi" diye açıklama yaptıktan sonra ahmedinecad "arabulucuya ihtiyacımız yok" açıklaması yapmadı mı? olmert "neden bana söylemedin" diye soran tayyip efendiye, "dostum bush ile sarkozy ve merkel'e de söylemedim neden herhangi bir başbakanla israil'in sırlarını paylaşayım ki?" sorusunu yöneltmedi mi? bu arabuluculuk olayında kendi kendilerine gelin güvey olup kıçlarının üstlerine oturan bizimkiler olmuyor mu?
neyin arabuluculuğu? ha meşal'i güzel ağırlarsınız ankara'da bak bir şey diyemem. hamas ile el-fetih arasında arabulcu olursunuz.
afganistan'da abd askeri çuvalayınca bize soruyorlar diyenlere şaşırıyorum, bize sormuyorlar "kaç asker gönderebilirsiniz?" diyorlar. nisan'da gelecek obama da bize bunu söyleyecek "stratejik ortaklığımızın şerefine şu kadar mehmetçik istiyoruz" diyecekler. artık pazarlık 10.000'den mi, 5.000'den mi açılır bilinmez.
yüce divan günleri gelecek inşallah, o zaman her şey ortaya dkülecek nasıl olsa. kör ve sağır olanlar bile görüp, duyacaklar.
