seni son gördüğümde
küçük bir yelkenli bakışı vardı gözlerinde.
dudaklarında açık denizlerin yolculuk dalgaları kıpırdanıp
kulaklarıma vuruyordu.
en evcimeni bile seyyah olmaya zorlayan içindeki küçük umudun,
bu sefer "boşuna zahmet etme" diyordu.
gidiyordun sanki sakince...
sorsam da söyleyemezdin
ağır bir ilkbahar gününün kararsızlığı üzerinde,
bir kağıt parçası yüzünden yaralanma ihtimalin yükseklerde,
nereye ve ne zaman gideceğini bilmiyordun, ama,
gidiyordun sanki belirsizce...
rahatlığın sentetikti ve kokuyordu
acemiydi gülüşlerin ve sıradanlığın.
arkandan bir uçurum görünüyordu dibi sevgisizlik ve duygusuzlukla dolu,
"barış" mesajları veriyordu içindeki kavgalarla,
ve sen, inanmak istiyordun.
kolay göründüğü belliydi aşındırdığın yolda yürümenin
sonu önemli değildi, ne de olsa inanmıştın.
işin sonunda "barış" vardı.
bu sefer emindin, bu sefer ben de emindim.