çırak oldun, ustaların/abilerin oldu; ölümsüz galatasaray ruhunu kalbine sarı renklerle kazıyan...
sonra büyüdün, kaptan oldun.
kupalar da kazandın. tarifsiz hüsranlar da yaşadın.
yedek kulübesinin bekçisi yapıldın,
gönderilecekler listesine konuldun,
paf takımıyla yani çoluk çocukla idmanlara çıkarıldın...
içim kan ağladı benim, ki ben de çoluk çocuktum o zamanlar,
ama sen, galatasaray'dan ayrı düşmeyi aklına bile getirmedin,
gerisi herkesin bildiği,
demem o ki John, Hans, Elizabeth, Garcia, jose, Nuria, oliver'lerin de bildiği,
bizi de kabarık göğüs manyağı yapan bir süper hikaye...
sonra futbolculuk günlerinin sonlarına yaklaştın.
oynamak da istiyordun ama bitti/bitirildi işte.
hem de hiç bitmeyecek, sana hiç yakışmayacak bir şekilde.
izan vardı, vefa vardı, kadirşinaslık vardı, hani ruh vardı ruh?
"özhan canımıçoksıktın" yönetiminde maalesef bunların hiçbiri yoktu.
galatasaray formasından başka forma giymemiş senin gibi bir yaşayan efsane gitti.
bense hala ö.c'yi affetmedim.
...
mevsimler değişti. yıllar geçti.
bak şimdi yine buradasın, çok sevdiğin yuvandasın.
şimdi yeri göğü, türkiye'yi avrupa'yı yeniden sarıya kırmızıya boyama zamanı.
üzüleceğimiz günler de olacak, hiç önemli degil.
biz, biz olalım
biz bize olalım
değerlerimize sahip çıkalım
ruhumuzu ayakta tutalım yeter...