tarım devrimi öncesi avcı-toplayıcı bir yaşam sürüyorduk. tarım devriminin öncesinde sürdüğümüz yaşam, şu anki yaşam standartlarımızdan çok daha iyiydi. bu durumu şöyle açıklayabiliriz: bir avcı ve toplayıcı, hayat idame ettirme konusunda modern insana göre kat be kat daha becerikliydi. zira, hayatta kalabilmek için zoolojik, sosyolojik ve botanik gibi birçok alanda bilgi sahibi olmak mecburiyetindelerdi. ve bunu başarıyorlardı da. beri yandan, avcı ve toplayıcılar, bizden çok daha iyi beslenme şartlarına sahiplerdi. bir avcı-toplayıcı, gün içerisinde birden çok vitamin alabilirdi. çünkü o gün içerisinde kurbağa, salyangoz, solucan gibi birçok farklı tür ile beslenirdi. ve avcı-toplayıcılar, hiçbir zaman ihtiyaçlarından fazla çalışmazlardı. bir avcı toplayıcının çalışma saatleri, 4 ila 6 saat arasıydı. şimdi, bu insanları bir de tarım devrimi sonrası insanlarla karşılaştıralım. insanlar hiçbir çıkarları olmadığına rağmen bir bitki türünü yetiştirmek için delicesine efor sarf ettiler. bu bitki, buğdaydır. bir zamanlar yalnızca orta doğu’da bulunan bir bitki olan buğday, bu eforlarımız sayesinde tüm dünyaya yayıldı. bununla beraber yalnızca bizler buğdayı değil, buğday da bizi evcilleştirdi. hasat zamanları uzadığından, yerleşik yaşama geçmemize önayak oldu ve bizim ölüm kalım arasındaki ikircikliğimizi sağladı. bu sayede çalışma saatlerimiz uzadı, tek tip beslenmeye başladık ve dolayısıyla çok daha az vitamin almaya başladık. bu, “devrim” olarak nitelediğimiz, fakat genel manada aleyhimize işlemiş olaylardan yalnızca biri.