tarih ve doğa arasında sıkışmış ama bu sıkışıklığı kendine has bir dengeye çevirmiş şehirlerden biri. Osmanlı’nın ilk başkentlerinden olmanın ağırlığıyla hareket eder ama sanayi bölgesi olmanın pratiğiyle yaşar. Uludağ gibi kış turizminin kalbi bir dağa sahip olmasıyla övünür ama yazın sıcağında serin kaçacak yer bulmakta zorlanırsın. Şehrin merkezinde dolaşırken bir yanda 600 yıllık camiler, diğer yanda 60 katlık rezidanslar görürsün. Tarihle günümüz kol kola ama bazen birbirine omuz da atıyor. iskender kebabı yedikten sonra üzerine tahinli pideyle kapanış yapmak bir gelenektir burada karbonhidratla mutluluğu bulmuş bir şehir gibi. insanları genel olarak sakin ama trafik canavarına dönmeleri an meselesi. Sabah Ulucami avlusunda dua eden adamı, akşam Acemler kavşağında selektörle saydırırken görebilirsin. kısacası burası tarihle modern yaşamın birleşim yeridir. kestel favorimdir.