23 şubat 2009 pazartesi sabahından itibaren galatasaray'la olan sözleşmesinin sona erdirilmesi beklenen teknik direktör.
2008 haziran ayında gelmişti galatasaray'a. 1 hafta sonrasının mart olmasından hesaplarsak tam 9 ay oluyor galatasaray'da teknik direktörlüğe başlayışı. galatasaray 9 ayda ne kazanmış ne kaybetmiş bir bakalım şimdi
1. harry kewell, morgan de sanctis, milan baros ve fernando meira gibi pozisyonunda çok kaliteli nokta transferler yapılmış.
2. yedek kulübesi çok kaliteli hale getirilmiş, ilk onbire rahatça girebilecek oyuncularla desteklenmiş.
3. gelecek vadeden, avrupa şampiyonasında parlayan çoğu genç türk oyuncu takımda tutulmuş.
bunlar teknik direktörün dışında gelişen olaylar. bir de kendisinin sağladığı katkıya bakalım.
4. takıma oyuncu bazlı bir sistem gelmiş. fenerbahçe zico zamanı nasıl alex'e bağlı oynuyorsa, galatasaray da lincoln'e, kewell'a bağlı hale gelmiş. bunların olmadığı hiçbir maçta iyi bir oyun oynayamamış.
işte sevgili sözlük yazarı, skibbe'nin takıma 9 ayda kazandırdığı bu. takım olmaktan uzak, oyunculara bağlı bir sistem.
takım neler kaybetmiş ona bakalım bir de.
1. kendine güven.
2. şampiyonlar ligi.
3. türkiye kupası
4. kuvvetle muhtemel türkiye ligi.
5. en fazla bordeaux'nun geçilebileceği, bir sonraki turda geçen yılki leverkusen faciası gibi bir faciaya doğru gidilen uefa kupası.
6. prestij.
şimdi bana hak vermeyenler olabilir. zaman lazım denilebilir, leverkusen'de çok başarılıydı denilebilir, alex ferguson ilk 5 yılında bir başarı kazanmamıştı denilebilir, vs denilebilir.
ama işte burada olmuyor bunu anlamak lazım. galatasaray'ın takım halinde çok iyi oynadığı bir maç var mı? benfica maçını örnek gösterecektir bir sürü kişi ama galatasaray o maçta bile tehlikeli pozisyonlar yaşadı. benfica çok kötüydü ayrıca, sonra olympiakos'dan 5 yedi zaten deplasmanda, ununu eledi, eleğini astı.
ben bu sözleri söyleyebilmek için galatasaray'ın birkaç maçına gittim ali sami yen'de. yani deyim yerindeyse sahada izledim takımı. galatasaray inanın savunma yapmaktan bile acizdi. oyuncular rakibe kendi sahasında basmıyor, onların ceza sahası dışına kadar girmesine izin veriyordu. ve bunu da aralarında konuşarak yapıyorlardı. hocanın takıma oynattığı defans anlayışı buydu yani.
hücumda ise lincoln varsa, canı oynamak isterse, ilerde de baros varsa, işte ancak o zaman gol atabilir galatasaray. ali sami yen'deki sivasspor kupa maçında maçın hemen hemen tamamı sivasspor yarı sahasında geçti. dışarıdan dinleyen biri galatasaray müthiş bir baskı kurdu sanardı.
halbuki hiç öyle olmadı. galatasaray 90 dakika boyunca hücumda aciz kaldı, topu nereye atacağını bilemedi, sağdaki soldakine attı, o ortadakine attı, o defansa attı, o ...
işte böyle gitti bütün maç. galatasaray belli bir hücum sistemiyle oynayamadı, çünkü öyle bir sistem yok.
işte galatasaray ın savunma ve hücum anlayışı bu, sistemsizlik. böyle olunca her maç gol yiyor, gol atabilmek için de lincoln'ün, kewell'ın, arda'nın, baros'un kişisel becerilerine bakıyor. teknik direktör ise her maçtan sonra daha iyi olucaz diyor, zamanla daha güzel oynayacaz diyor, ama gel gör ki 9 aydan beri o zaman bir türlü gelemiyor.
belki de 20 sene sonra efsane bir teknik direktör olarak bahsedilecek bu adamdan. ama eğer galatasaray'da kalırsa ne kendisi efsane olacak, ne de bu takımı efsane yapabilecek. o yüzden kendisine de bize de yazık etmesin diyoruz.