Korku ve telâş içindeki saf bir adam Hazret-i Süleyman aleyhisselam’a gelir ve:
“–Bu sabah Azrâil karşıma çıktı, bana hışımla baktı. Anladım ki benim canımı alacak. Ey kudretli Peygamber! Her şey senin emrinde.
Rüzgâra emret, beni buradan tâ Hindistan’a iletsin. O zaman Azrâil belki beni bulamaz!” der.
Hazret-i Süleyman, adamın bu saf hâline ve ısrarlı yalvarmalarına acır ve rüzgâra:
“–Haydi bu adamı Hindistan’a bırak!” der. Rüzgâr adamı alır ve kısa sürede Hindistan’ın uzak bir adasına götürür.
Hazret-i Süleyman aleyhisselam, biraz sonra Azrâil aleyhisselam ile karşılaşır ve o adama neden hışımla baktığını sorar. Azrâil aleyhisselam ise:
“–Ben ona hışımla değil, hayretle baktım.
Çünkü Allah Teâlâ bana, o adamın canını bu akşam Hindistan’da almamı emretmişti.
Ben de o adamın yüz kanadı bile olsa, bu akşam Hindistan’da olamaz, bu nasıl iştir, diye hayretle bakmıştım.” der.