masumiyet müzesi

entry295 galeri
    71.
  1. Orhan Pamuk'un son romanı. Bizleri en çok endişelendiren yazarın bir aşk romanı olacağını belirtmesinin ardından bir Ahmet Altan romanı çıkacağı endişesiydi. Bereket olmamış. Olması da zor zaten. Orhan Pamuk her ne kadar kötü romanlar da yazsa Ahmet Altan gibi bir yazar olması güç görünüyor. Yine de endişelenmemiz gösteriyor ki içimizde bir güvensizlik hala mevcuttur.

    1970'li yılların ortasından anlatmaya başladığı hikayede Kemal'le akrabası Füsun'un ilişkisi sürekli boyut değiştiriyor. Bir bakıma zengin olan - Kemal - fakir olan - Füsun - ın etkisi altında yaşamını heba ediyor. Aşk, eşya fetişizmine varan bir tutkusal boyutta ele alınmış romanda. Dilin sadeliği, anlatımın akıcılığı olumlu özellikler gibi görünse de Füsun'dan ayrı kalan Kemal'in içine düştüğü durum aklın alacağı cinsten değil. Kemal Füsun'un eşyalarını gizlice alıp biriktirmeye ve umutsuz aşkı kendi dünyasında nesnelerle yaşatmaya başlar. Acınası bir durum mu? Roman o hissi vermiyor. Sanki tüm roman karakterleri üzerlerine düşen bir rolü başarıyla oynuyorlar. Füsun'un annesi, babası hatta genç eşi... Romanın inandırıcılığını zedeleyen özelliklerden biri budur. ikincisi de az önce bahsettiğimiz gibi bir aşkın böylesine bir tutkuya ve saplantıya dönüşemeyeceğidir. Aşk, romanda bir bakıma anlamını kaybediyor. Kemal'in tek başına duyumsadığı bir dünyaya dönüşüyor.

    ilginç yönlerden biri de Füsun'un ayrılıktan, ailesiyle Çukurcuma'ya taşındıktan sonra Kemal'le ilişkisinde son derece pasif olmasıdır. Uzun bir süre aralarında bir diyalogun bile olmadığını okuyoruz. Aşkın iki kişilik bir ilişki boyutu olduğunu düşünürsek bu da romanı biraz sıkıcı hale getiriyor. Kemal'in son derece zengin bir aileden geldiğini de düşünürsek yaşamını neden bu kadar daralttığı ayrı bir soru olmalıdır. Yani roman bu diyecek olursak da romanın ilk anlayışta tanımının gücünü gerçekten aldığı ayrıntısını da unutmamak gerekiyor.

    Romanın güzel taraflarına gelince bence eşsiz bir istanbul manzarası sunuyor. Belki görsel anlamda değil; ama ilişkiler ve dönemin yarı özenti sosyetesinden parçalar bunlar. Dönemin meşhur lokantası "Fuaye" , Nişantaşındaki hayali de olsa "şanzelize Butik" 1950'lerden itibaren büyüyen bir elit kesimin fotoğrafı gibidir. Aynı zamanda 12 Eylül öncesinin siyasi atmosferi kendini ufak da olsa hissettiriyor. Bu atmosferin içinde Orhan Pamuk'un gençliği de yerini alıyor. Füsun'la nişan gecesi dans eden bir genç erkek olarak kendini romanın içine sokmuştur Orhan Pamuk.

    Bu kadar uzun yazmaya değer miydi aylar önce okunmuş bir roman için bilemiyorum; ama şunu biliyorum ki bu roman tuhaf yönleri olsa da aşka saplatılı bir çerçeveden bakmasıyla ayrı bir yere oturuyor. Asla "Kara Kitap" ya da "Cevdet Bey ve Oğulları" nın seviyesine ulaşamadan.
    3 ...