90 lı yılları öve öve bitiremeyenler için kendi hayatımdan kesitlerle elimden geldiğince objektif olmaya çalışarak anlatmaya çalışacağım.
Eğitim
1990'lı yıllarda ilkokulda olan biri olarak sınıflarımız 60-80 kişi arasındaydı. 2024 yılında bu sınıflar artık 20-30 kişi arasında.
gelir durumu ve lüks yaşam
90 larda Türkiye Düşük gelirli fakir bir ülke olduğu için zengin fakir arasındaki ayrım yok denecek kadar azdı.
1990-1997 arasında kişi başına düşen milli gelir 2150 usd ile 2478 usd arasındadır.
yani iş bu ki kimse Türkiye'ye lüks tüketim için yatırım yapmazdı. ultra zenginler de zaten Paris'ten Milano'dan alıp gelirdi. dolayısıyla istanbul Gaziosmanpaşa'da yaşayan 5 apartman, 2 market sahibi adamın çocuğu ile bir öğretmenin 3 çocuklu ailesinin çocuğu aynı sokakta oynar. pazardan aynı ayakkabıyı alırdı. Okullarda aynıydı. bir tek zengin olanın arabası ya vardı ya yoktu. ama öyle uçurum bir fark yoktu.
Sağlık
Kim ne derse desin sağlık şuan ki durumdan çok çok rezildi. bir kere emekli sandığı ve SSK olarak 2 kurum vardı. emekli sandığı hastaneleri sadece devlet memurlarına hizmet veren SSK hastanelerine göre çok lüks ve iyi hizmetin verildiği kurumlardı. ayrıca Sağlıkta bugün de olduğu gibi korkunç vurgunlar olurdu. o değişmedi. teçhizat ve diğer yeterlilikler konusunda rezalet bir durumdaydık. hastaneye yatan kişi yoğun bakıma alındığında serumunu, serum hortumunu ve (*1) kanülü siz alırdınız. Yatakhaneler koğuş sisteminde ve 8-10 hatta bazen 15 kişilik olurdu. doktor bulmak imkansız kan alma ve dikiş işlemleri hemşireler ve bazen hasta bakıcılara kadar devredilmişti. herhangi bir ameliyat için bıçak parası vermek zorundaydınız. ilaçlarınızı almak ölüm gibi bir şeydi. hele hele kanser ilaçlarını eczanelerden alamayacağınız için hastane eczanesinde saatlerce beklemek zorunda kalırdınız.
Kara Para ve Mafya
Bu günlerde olduğu gibi mafya zibidilerden oluşmazdı. belirli iş kolları vardı. Kendi aralarında ne hesaplar dönerse dönsün garibana eziyet edilmezdi. mahalle mafyaları ya da semt mafyaları yoktu. daha organize ve farklı işler peşinde koşarlardı. öyle şimdiki gibi bakkala bile çökmeye çalışan tipler yoktu. tabi bu kadar mafya da yoktu, ve bu kadar devlet destekleri de yoktu. şuan uyduruk esenlerde 20-30 kişilik bir çetenin bile elinin altında savcılar, polis müdürleri olabiliyor.
Toplu Taşıma
Şimdiki ulaşımın çeyreğinin çeyreği bile yoktu. şimdi kimse teknolojiden bahsetmesin. 1900 lerde ingiltere'de Amerika'da metro sistemi bitmişken bizde hala uyduruk ikarus ve MAN marka otobüslerde insanlık dışı taşımalar olurdu. Yeşil Mercedes'ler ilk geldiğinde aklımız çıkmıştı.
siyaset ve özgürlük ve faili meçhuller
şimdi kimse çıkıp siyaset eskiden şöyle iyiydi böyle iyiydi demesin. değildi kardeşim. eskiden de siyasiler birbirlerine türlü iftiralar atarlardı şimdi de. özgürlük zaten bilinen bir kavram değildi. militarist bir bakiye olan Türk toplumu özgürlüğün ne demek olduğunu bile bilmezdi. her şeye hemen yasak gelirdi. faili meçhuller içinde beyaz toros başlığına bakmak yeterlidir. faili meçhuller ve adaletsizlik konusunda 1 arpa boyu yol gidilmiş midir ? belki ama ülke olarak hala çok rezi durumdayız.
Geçim
Kim ne derse desin şu ana göre daha kolaydı, kolaydı çünkü ihtiyaçlar neredeyse yok denecek kadar azdı. aslında ilk maddede olan gelir durumu ve lüks yaşam ile doğrudan bağlantılı olarak söyleyebilirim ki temel ihtiyaçlar sadece barınma ve yemekti. Son yıllarda türkiye lüks tüketimin bir pazarı olduğu için ihtiyaç dışı bir çok ürünü bize zorla aldırıp insanları sürekli olarak alışveriş manyağına çevirmezlerdi. moda yoktu mesela. moda derken sadece kıyafet modasından bahsetmiyorum. Airfryer modası yoktu. günümüzde 3 tane airfryer alan insan var. neden ? yenisi çıkmış diye. aynı kişi 4 tane de robot süpürge almıştı. bunların tek sebebi Türkiye'de artık kişi başı gelir 12.800 usd olduğu için sürekli olarak ihtiyacımız olmayan şeyleri ihtiyacımız varmış gibi bize pompalayıp sömürüyorlar.
90 larda olmayan ama şimdi olan bir kaç şey sayalım.
internet faturası
Cep telefonu faturası
= Premium Youtube üyeliği
= Film izleme platformu
= çektiğimiz binlerce fotoğrafın saklanması için drive kullanmak zorunda olmak
= hafta en az 2-3 kere dışardan yemek söylemek.
= sürekli kıyafet değiştirmek ve o kıyafete uygun ayakkabıya sahip olmak.
= saçma fiyatlara her gün kahve içmek.
= sevdiğin biriyle evinde bahçesinde görüşmek yerine ille de bir cafe de oturup kahve içmek ve tatlı yemek.
= airfryer, smoothie makinası ve robot süpürge gibi saçmalıklar.
= her sene telefon yenilemek.
= hane geliri asgari ücretin 4 katı ve üzerine tekabül ediyorsa statü olarak yurtdışına tatile gidip ay şekerim yurtdışı harika yav diye ağzı belertip konuşmak.
= Market fiyatlarını kontrol etmeyip internetten her boku sipariş etmek.
diye uzar gider.
aslında bunların bir çoğunu hayatımızdan çıkarabilir ya da azaltabiliriz. (=) ile yazdığım şeyler elzem ihtiyaçlar değiller. sırf bunlara ne kadar para harcıyoruz bir düşünsenize. Aslında Türkiye'de hayatın 90 lı yıllara göre daha da zor hale gelmediğini sadece bizim daha aptal hale gelerek tüketim çılgınlığı içerisinde sürekli olarak bir çaresizliğe doğru koştuğumuzu görebiliriz.
kısaca toparlamak gerekirse 90 lar öyle çokta güzel değildi. sadece bizim çocukluğumuz ve gençliğimiz olduğu için ve bizim için o günler güzel olduğu için romantizm olarak 90 lar övgüsü yapıyoruz.
ulan koskoca istanbul'da su yoktu. çöpler 15 günde bir alınıyordu. her taraf pislik içindeydi. ne 90 lar güzellemesi yahu.