1980’lerin ortalarında, Türkiye'nin küçük bir kasabasında, okulların tatil olduğu bir yaz sabahıydı. Güneş, tüm haşmetiyle gökyüzünde yükselirken, Yılmaz ve arkadaşları Cengiz ve Ali, mahallenin köhne sokaklarında buluşmak için evlerinden çıkmışlardı. O dönemde, çocuklar için yaz tatili demek, sokaklarda koşuşturmak, ağaçlara tırmanmak ve mahalle arasında kendi kurallarını koydukları oyunları oynamak demekti.
O sabah Yılmaz, annesinin alışveriş listesiyle mutfağa girdi. Listedeki şeyler belliydi: Ekmek, peynir, domates ve gazoz. Gazoz, o yıllarda her çocuğun favorisi olan ve sadece özel günlerde içilebilen bir lükstü. Ama Yılmaz, bu sabah listeye gizlice bir şey daha eklemişti: 2 tane boş şişe. Bu, onun arkadaşlarıyla yaptığı gizli planın bir parçasıydı.
Yılmaz, listeyi annesine verip markete gitmek için izin aldı. Cebindeki bozuk paraları sayarken, dışarıda onu bekleyen arkadaşlarıyla buluştu. Cengiz hemen planı anlatmaya başladı: “Bugün şişeleri toplayıp gazoz alacağız. Hem de herkes için birer tane!”
O dönemde, cam şişeler büyük bir kıymetti. Boş şişeleri markete geri götürdüğünüzde, karşılığında küçük bir para alabiliyordunuz. Bu para, özellikle de 10-12 yaşlarındaki çocuklar için bir hazineydi. Yılmaz ve arkadaşları, tüm günlerini mahalledeki evlerden, sokaklardan ve park köşelerinden bulabildikleri tüm boş şişeleri toplamakla geçirdiler. Ellerinde biriken şişeleri, en sonunda mahallenin köşe başındaki bakkala götürdüler. Bakkal amca, onları görünce gülümseyerek tezgahın arkasından çıkıp, şişeleri teker teker saymaya başladı.
“iyi iş çıkarmışsınız çocuklar,” dedi bakkal, “bu kadar şişeyle her birinize birer gazoz alacak kadar paranız oldu.”
Çocuklar heyecanla gazozları aldılar. Yıllardır hayalini kurdukları o sıcak yaz günü, nihayet hayal ettikleri gibi olmuştu. Yılmaz, şişesinin kapağını açarken gözleri parlıyordu. Arkadaşlarıyla bir yudum aldıktan sonra derin bir nefes aldı ve “Bu, şimdiye kadar içtiğim en güzel gazoz!” dedi.
Günün sonunda, çocuklar mahalledeki küçük parka gidip büyük bir ağacın gölgesine oturdular. Gazozlarının tadını çıkarırken, bakkaldan artan paralarla aldıkları çekirdekleri çitlemeye başladılar. O anın huzuru, onların küçük dünyasında büyük bir mutluluk demekti. mahallenin kötü kalpli çocuğu kemal ise onlara bakarak napıyorsunuz lan burada ibneler diye bağırarak bu huzuru bozdu. huzuru bozulan yılmaz, cengiz ve ali kemali yakalayıp şişeyi götüne soktular.
Yıllar geçse de, Yılmaz ve arkadaşları için o yaz günü, hiç unutulmayacak bir anı olarak kaldı. Çünkü o gün, bir tek boş şişeyle kemalin gerçek kimliğini bulmasını sağlamışlardı.