Mazide kalan bir sancımı anımsatan başlık.
Şöyle ki;
Zaman dünyanın eşşek zamanı. Akmerkez'in akmerkez olduğu yıllar. Türkücü Ferhat Güzel'in Akmerkez'in restaurant katında 50 kuruşluk pet bardak da çay satılan cafe de oturup, çay içmesi ve akabinde beni tanıyorlar dürtüsü ile çevreyi böbürlenerek baktığı dönem. * O kadar eski yani.
Tek ve en iyi olan arkadaşımla beraber ** starbucks'a girdik.
içeri girdikten sonra bizi bekleyen iki soru vardı. Self Servis mi ? Yoksa masaya gelip sipariş mi alınıyor.
Şimdi mantık olarak pahalı bir yer olduğunu duyduğumuz için, bi zahmet lütfen! masaya gelerek siparişimizi almaları gerekiyordu. Biz de mantığın sesini dinleyerek oturduk bir masaya. Bir kaç dakika bekledikten sonra gelen gidenin olmadığını görerek ve çevredeki insanları gözlemleyerek self servis olduğunu anladık.
Anladık ama ne içecektik. Starbucks kahvesiyle dünyada nam yapmış bir marka. Tamam, kahve içeceğiz. Ama hangisi?.
ismini bile telaffuz edemediğimiz kahveleri söylemekten vazgeçip birer bardak sıcak süt sipariş ettik. Sonra adam gibi sütlerimizi içip ve o mahali terk etmiştik.
O nedenledir ki ne zaman bir starbucks tabelası görsem aklıma akmerkezde yaşadığım o acı tecrübe gelir.
Hep üzülür ve ağlarım.
içimi derin bir hüzün kaplar.
Şimdilerde Gloria jeans de orta boy latte lerin dibine vuruyoruz ama ne fayda.
o acı içimizde derin bir iz bırakmıştı.