evvela aklında bir sürü şey varken bir türlü kelimeleri seçememek, ne yazacağına karar verememektir. aklın ve mantığın arasında sıkışıp kalmaktır.
aşk genel itibarı ile gayet zorken bir de ekstra zorlu durumlar işin içine girince iyice çözülmeyen bir gemici düğümüne döner. bir oyundur; her defasında bir level daha atlayarak çıkar karşınıza. işin kötü tarafı aşk level atlarken sizin olduğunuz yerde saymanızdır. ne bir bölüm geçersiniz ne de daha güçlü özelliklere sahip olursunuz. hatta ters orantı bile diyebiliriz bu duruma, aşk ne kadar zorlaşırsa siz o kadar güç kaybedersiniz.
başından bellidir sonu, olmayacak duaya amin denmez bilirsiniz. ama zordur ya, gönül hep zoru ister ya, en güzel aşk odur ya... dinletemezsiniz. yüreğinize söz geçiremezsiniz, düşüncelerinizle yüzleşemezsiniz, dinlediğiniz şarkılarla avunamazsınız. yetmez!
sus pus olmuş bir yüzdür konuştuklarınız, ne gerçeği söylersiniz ne yalanla devam edebilirsiniz. bir şekilde verdiğiniz açıklar çıkar karşınıza. inkar edersiniz, susarsınız, belki kızıp bağırırsınız korkunuzdan, köşeye sıkışmışlığınızdan. çıkar yol ararsınız, bulamazsınız. doğru kelime budur evet; korkmak. anlatamadıklarınız, söyleyemedikleriniz, susuşunuz bunun içindir. belki ondan belki kendinizden korkarsınız. dedik ya en güzel aşk zor olandır diye. büyüsünün bozulmasından korkarsınız.
aşkın hep en zorunu bulmak belki de bir tercih meselesidir. siz çağırırsınız onu, o da ikiletmeden gelir. arada olan yine size olacaktır. işin garibi bunu gayet de iyi bilirsiniz.
eğer tecrübelerinizden ders almayı bilmişseniz yapacağınız tek şey susmaktır, susup geçmesini beklemek. yok ders almadıysanız hiçbirinden, acı çekmekse niyetiniz, bir damla mutluluğun neticesinde günlerce kahrolmaksa açarsınız yüreğinizi zorluğuna aldırmadan. tercih her zaman olduğu gibi sizindir.
sonunu bile bile deli olmak, gerçekten deliliktir.