soyunan ben değildim de; neden bu kadar hafiftim? yokum sanki. "gözün gördüğüne inanmak" olmasaydı; "yokum" derdim tabi.
üstümü yokladım... giyiniktim ve somut olan her uzvum yerindeydi de eksiktim yine.
soyunan duygularım, ayaklarımın dibine sıyrılıp atılmış bir kıyafet gibi dağınıktı. toplayacak gücüm, acelem yoktu. kalkanlarımı kaldırıp, dikenlerimi törpülemiştim. zamana bırakmıştım kendimi savruluyordum lodosta. lodosu gelmişti havanın... duygularımı karma vakti... ve başlıyorum!
duygularımın toparlanmasına yardım edecek sesini duydum önce. "geldim" diyen bakışlarını fark ettim sonra. her konuşma sonrası gülümseyişimi sorguladım gecede. seni ve beni düşünmek için çok boş zamanım vardı. hislerime zamanı ekledim ve doğum...doğduk...
sen sevgilim, yüzüme dokundun, saçlarımı sevdin küçük aralıklarda...
gözünü yoldan ayırıp baktın ve "az kaldı 'biz' olmaya" dedin.
şehrime geldiğin o gece ilk sarılışın, şehrime bırakıp şehrine giderken sarılışın... ve sonra yine geldin, yine... yanında kendimi iyi hissettim ve kendimi sorguladım dedim ki; "gel artık"...
ve şimdi...
çıplak olan ruhummuş sevgilim, giyindir beni ve sarmala üşümüşüm...
sevdiğin şarkıyı aç, sevdiğim şarkıyı. sevdiğimizi... yolumuz uzun. *