yeni dönem chp istanbul büyükşehir belediye başkan adayıdır.
tanım faslını hızlı geçeyim istedim zira söylemek istediğim başka şeyler var. hele bir oku, zahmet göster, korkma okumaktan. başımıza ne geliyorsa okumamaktan geliyor. lafı pek uzatmak istemiyorum. şimdi şöyle;
nedir sözlük ahalisinin tepkisi? elinde belge var, neden savcılığa gitmiyorsun? bu memlekette hukuk yok mu, yargı yok mu? bir süredir mevzu bu minvalde. hani, içimden diyorum, "ulan acaba hiç mi düşünemiyorlar?" diye, cevap bulamıyorum bir türlü. olm, adam belgeleri savcılığa verse ne olacak sence? ne kadar üstüne gidilecek? ya da dur bak, daha iyi anlayacağın şekilde izah edeyim. ne yaptı kılıçdaroğlu şaban dişli'ye, dengir mehmet fırat'a? haklarındaki dosyaları bir bir ortaya çıkarttı, suratlarına çarptı, adamlar da -mecbur- yerlerinden olmuş oldular. savcılığa verse ne olacaktı? gülmesenize olm, biliyorsunuz işte ne olacağını.
aslında durum ne biliyor musunuz? korkuyorlar.. hakkında "elimde belgeler var." dediği herkes it gibi korkuyor. hani istanbul'u alamayacağını hepimizin gün gibi bildiği aşikarken, ne kadar akp yandaşı, yaltakçısı, goygoycusu varsa, hepsi de -bana inanılmaz derecede komik gelen bir biçimde- korkuyor. adam çok az manevra ile başardı bunu hem de. beyefendi kişiliği, karakterli duruşu ile, tertemiz geçmişi ile başardı. bu yüzdendir ki karşısına çıkmaktan öyle tereddüt ediyor herkes. sayın topbaş medeni bir tartışmanın içine girmektense, "elinde ne varsa savcıya versin.", diyebiliyor sadece. çünkü i. melih gökçek'in ne duruma düştüğünü gördü. çünkü sayılamayacak kadar çok çekinceleri var belki de. her fırsatta özendiği avrupa'da veya amerika'da olduğu gibi bir açık oturuma katılmaktan öleyise çekiniyor bu yüzden. elin adamları canlı yayınlarda çatır çatır tartışabilirken, biz "gel, karşılıklı konuşalım, tartışalım." çağrısına, "elinde ne varsa savcılığa versene o zaman." basiretsizliği ile karşılık verebiliyoruz sadece. yazık..
hakkında şovmen de diyorlar. bu kadar düzgün bir adam hakkında söylenebilecek en asılsız, en çirkin yakıştırmadır bu benim fikrime göre. hele ki karşısında -tam emsal sayılmasalar da- i. melih gökçek, r. t. erdoğan gibi örnekleri mevcut iken. sayın başbakan, benim de dahil olduğum büyük bir kesimden taktir gören hareketi -davos meselesi- neticesinde havaalanını miting alanına çevirirken şovmen olmuyor, kılıçdaroğlı şovmen oluyor öyle mi? sayın başbakan belki de en anlamlı icraatını gerçekleştirmişken, bunu seçim malzemesine dönüştürmekte ışık hızıyla yarışırken şovmen olmuyor öyle mi? sayın başbakan kara kışta o çok sevdiğini iddia ettiği milletini gazsız, soğukta bırakıp, seçimlere üç beş gün kala yalandan bir doğalgaz indirimine gittiğini meydanlarda çığırırken, i. melih gökçek, kılıçdaroğlu karşısında bağırmaktan başka hiçbir şey yapamamışken, bir insanoğlunun ne kadar çok terleyebildiğini ispat ederken şovmen olmuyorlar öyle mi? vicdan sahibi her insan bunlara çok mantıklı cevaplar verebileceklerdir.
[kömür yardımları çok güzel bişi]
neticeye gelirsek, elbetteki yerel seçimlerden akp yeniden büyük bir zaferle ayrılacak, i. melih gökçek yine ankara'nın tahtına oturacak, istanbul da kılıçdaroğlu'na yar olmayacaktır. kılıçdaroğlu'nun adaylığının, deniz baykal'ın son derece zekice düzenlenmiş bir hamlesi olduğunun elbette ki farkındayız. ve muhakkak ki bu bizi derinden yaralıyor. ama bütün bunlar kılıçdaroğlu gibi türk siyasetinde emsaline ender rastlanan karakterde, bilgi-birikimde ve donanımda bir adamın hakkını yemeye yetmeyecektir.
siz hala adamın ayakkabısından, şundan bundan bahsetmeye devam edin. yakışıyor zira..