recep tayyip erdoğan ın şimon peres e verdiği ayar

entry315 galeri
    199.
  1. davos'taki panelin tamamını izleyenler dikkat etmiştir: tartışmada şimon peres, rte'ye her fırsatta arkasını döndü. konuşması esnasında gönlünce bağırdı, çağırdı, çıldırmışçasına el, kol hareketi yaptı. yeri geldiğinde söz kesti, bağıra çağıra kendini dinletmeye çalıştı. israil'in filistin'de giriştiği katliamı "biz az bile yaptık" dercesine anlattı...

    bununla yetinmeyen peres devamlı olarak türkiye'ye ve de dünya ülkelerine tehditler savurdu. "biz istediğimizi yapar, istediğimiz ses tonunda konuşuruz" tavırlarıyla israil dostlarının dahi yüreğine korku salma, düşmanlarını ise sindirme amacı güttü. insanların gözünün içine baka baka yalan söyledi, "haklıyız" mesajı vermeye kalktı.

    Tüm bu olanları ele alacak olursak, bir ulke'nin basbakanini ellemek ne kadar diplomatik ise, iste rte'nin tavri da ayni oranda, ayni boyutta diplomatiktir.
    fakat eksik olan birşeyler var ortada... şöyle ki:
    1- israil'e olan o sert çıkışının nedenini izah etmeliydi. "PKK terörüne verdiğimiz, vermekte olduğumuz 30 bin şehidimiz topraklar altındayken, sizin yaptığınız gibi tepeden bomba yağdırmak şöyle dursun, bizim kuzey irak'ı haritadan silmemiz gerekirdi!" demeliydi.
    2- Peres'e "bana ve ülkeme karşı yükselttiğiniz sesinizle tehdit ve gözdağı saçmak istiyorsanız, yanlış yere yanlış bir şekilde çatıyorsunuz!" demeliydi.
    3- o "yanlı" moderatöre karşı, "ben burada türkiye cumhuriyeti'ni temsilen bulunuyorum. eğer beni susturuyorsanız, ülkemi susturuyorsunuz demektir. bunu asla kabul edemem" diyerek terkedebilirdi. böylece panelin tamamını izlememiş olanların -peres'in tehditleri ve bunun üzerine moderatörün davranışlarını göstererek- gözlerini açabilirdi.

    bu şekilde vereceği tepki, ilke olarak güzel ve uygun olurdu böylece.
    yine de "helal olsun"dur: çünkü;
    -israil'e insanları öldürdürdüğü kendi cumhurbaşkanının yüzüne söyleyerek,
    -tc başbakanının, üçüncü sınıf bir ülke başbakanı değil, en az yanında bulunan israil cumhurbaşkanı kadar söz hakkı alması hakkı olduğunu belirtmiştir. yani bir başbakanın kolunun çekiştirilerek, çocuk gibi azarlanmasına tahhammül etmeyeceğini ve bu toplantının böyle sürmesine izin de vermeyeceği için ortamın terk edilmesinin "uygun" olduğunu göstermiş ve toplantıyı terk etmiştir.
    -ve yine bir başbakan, bu derece yanlı ve acemice yönetilen bu zirveye bir daha katılmayacağını belirtmiştir.

    tabi, ortada çok önemli bir gerçek var şimdi. bu noktadan sonra bize söz değil icraat lazım.
    onumuzdeki gunlerde ortaya cikacak sonuclarini bekleyelim...
    durduk yere eglence cikti sonuçta...
    9 ...