bütün bunlar bir yana, türkiye cumhuriyeti başbakanı (adı ne olursa olsun) bu sıfatla bulunduğu ortamda bu sıfatının hakkını vermek durumundadır ve her şeyden önce kendi ülkesinin itibarını ve çıkarlarını düşünmek zorundadır. bu noktada anlamadığım şey erdoğan'ın, diplomasinin her türlü kuralını, zerafet ve zekice iğnelemesini bir yana bırakıp israil'i suçlamak için "ananı da al git" yaklaşımına çok benzer bir üsluba bürünmesidir. erdoğan'ın, tahmin edilebilir ve yalnız kendisini ilgilendiren nedenlerle bu derecede bir avukatlık görevi üstlenmesi ise elbette samimi değildir. çünkü kendisi, yine tahmin edilebilir nedenlerle ve yine yalnız kendisini ilgilendiren durumlar için devlet geleneklerini daha önce de bir yana bırakabilmiştir (örneğin amerika'da yaptığı özel görüşmelere kendi özel danışmanlarını çevirmen olarak almıştır ve bu görüşmeler kayda geçirilmemiştir). sonuç olarak, özgeçmişine yazdığı bir bilginin doğruluğundan dahi emin olamadığım erdoğan, türkiye cumhuriyeti başbakanı olarak istediği gibi davranabilme hakkını kendinde bulmaktadır. en hafifinden, bu yaptığı yanlıştır.