deniz baykal tarafından yem yapılmış, kazanamazmış, kazansa da beceremezmiş falan. bu adamla ilgili bunların hiçbiri umurumda değil. bugüne kadar siyaset ile ilgili kullandığım kavram hep "desteklemek" ti. birilerini gelişine destekliyordum. ulusalcı diye, laik diye, o kazanırsa bu kazanmaz diye vs. ama bu adamı "desteklemiyorum". ben bu adamı "seviyorum" yahu! istanbul seçmeni değilim. ama 29 mart ı artık iple çekiyorum. kendi seçim bölgem * umurumda bile değil. sırf bu adam için sanki türkiye dünya kupası finali oynuyormuş gibi tv nin karşısında olacağım o gün. kanım ısınıyor bu adama çünkü. bal gibi de becerir belediye başkanlığını. bir ekip kurar, zaten müfettiş kökenlidir de denetler de denetler arkadaş. bu adam için "çalar çırpar" diyemeyenler "eaah belki çalmaz ama pasiftir çalana göz yumar" falan demeye başladılar. ulan bu adam değil mi melih gökçek i bitiren, şaban dişli ile dengir mir i hacamat edip koltuğundan eden adam? kendi ekibine mi sahip olamayacak allahaşkına? bunlar hep paniğin sesleri. anladılar istanbul u kaybetme tehlikesinin hayvanlar gibi el salladığını ve uzmanlık alanları olan demagoji silahını kullanmaya başladılar. bu amaç uğruna sığlığıyla köşe yazarlığında çığır açan engina ardıç a bile sefer görev emri çıkarmışlar baksanıza. ama ne yaparsanız yapın adam gibi türkiye isteyenlerin istanbul ayağı, kazandıramasa bile yıllar sonra "ben safımı belli ettim" diyebilmek için "kılıçdaroğlu" diyeceklerdir. kimsenin şüphesi olmasın.