işte mustafa kemal bu ilk çanakkale vazifesinde çanakkale'yi ve özellikle gelibolu yarımadasını karış karış gezmiş, boğaza yapılacak olası bir düşman saldırısında boğazın deniz yolu ile değil, kara yolu ile geçilebileceğini tespit etmiş, bu kara savaşının da en şiddetli bir şekilde gelibolu yarımadasında yaşanacağını, gelibolu yarımadasına yapılacak bir düşman çıkarmasının da arıburnu'ndan başlayıp conkbayırı'nda durdurulabileceğini kumandanlık hafızasına kazımıştır.
ve bu görevden tam 3 yıl sonra ulu önder atatürk'ün gelibolu yarımadasında yaptığı bu keşifler sayesinde düşman arıburnu'nda çakılmış, conkbayırı'nda durdurulmuş ve anafartalar'da zafer kazanılmıştır...
yani mustafa kemal'in gelibolu'da kazandığı zafer kesinlikle tesadüf değildir.
yıllar önceden ilmek ilmek işlenen bir planın gerçekleşmesidir. bir askeri deha örneğidir...
yine çanakkale savaşlarından 2 yıl sonra mustafa kemal, türk milleti'nin makus kaderini bir kez daha bu kez filistin cephesinde değiştiriyordu.
megiddo muharebesinde ordumuza komuta eden alman mareşaller, liman von sanders, ve erich von falkenhayn ağır bir mağlubiyetten kaçmak için cepheyi terk etmeleri üzerine komuta kıdemi olarak 5. sırada bulunan mustafa kemal paşa 7. ordunun komutan vekili olur.
muharebenin başlangıcında gerçekleşen ve zırhlı araçların kullanıldığı ingiliz saldırısı sırasında merkezde bulunan 8. ordu kuvvetlerinin ağır bir yenilgi alması ile mustafa kemal paşa inisiyatif alarak 7. ve 4. orduları az bir kayıpla geri çekmeyi başarır, halep'e kadar çekilir ve nihayet elimizde kalan derme çatma orduyu sağ salim adana'ya getirmeyi başarır.
işte mustafa kemal paşa'nın arap çöllerinde yok olmaktan kurtarıp vatan sınırlarına sağ salim ulaştırdığı bu kuvvetler, 4 sene sonra dumlupınar'da yunan ordusunu bozguna uğratıp izmir'de denize döken şanlı ordumuzun belkemiğini oluşturur...
yani mustafa kemal atatürk, nasıl ki 1912'de çanakkale'de gerçekleşecek büyük savaşı 3 sene önceden gördüyse, filistin'de de 4 sene sonra vatanın zorda kalacağını, vatanı savunmak ve işgalcileri kovabilmek için elimizde hiç olmazsa 1 tane düzenli ordu bulunması zorunluluğunu sezmiş ve türk ordusunun tamamen imha olmasını engelleyerek bu orduyu 4 sene sonra zafer kazanan bir ordu haline getirmiştir...
işte 1912 yılındaki bir kurmay binbaşı, böyle bir askeri dehadır ve bu yüzden o bizim ebedi başkomutanımızdır...