asıl sorgulanması gereken unsurun "öz" kavramı olduğunu düşündüren başlıktır. türklerin özü nedir? mesela konargöçer yaşam mıdır? nispeten anaerkil toplum mudur? yoksa kağanlık yönetimi midir? bu öz nerede durmaktadır, göktürklerde mi, uygurlarda mı, selçuklularda mı? bütün "öz" söylemleri fark edilmeyen bir cehalet içerir (hoş fark edilse cehalet sayılmayabilirdi), dahası tehlikeli de olabilir. bugün türk toplumunun mevcut sıkıntıları sebebiyle özellikle seküler milliyetçi kesim yeni bir söyleme başvurdu, bu da tam olarak "türkler islamiyeti kabul etti ve özünü kaybetti" cümlesinde ifade edilen söylemdir. ancak bu söylem hiçbir derde deva olmamaktadır, akademik anlamda ise zaten sorunludur. tarih -alternatif tarih fantezisine bulaşmadıysanız- "şöyle olsaydı nasıl olurdu" sorusuyla ilgilenmez, en azından başat olarak ilgilenmez. ilgilendiği soru "ne oldu" sorusudur. türklerin büyük çoğunluğu öyle ya da böyle (evet, keyiften olmadıkları aşikar) müslüman oldular ve müslüman olmakla birlikte terk ettikleri belirli özellikleri oldu. ancak bir "öz" kaybedildi mi, bundan kuşkuluyum. öz, tarihsel süreçte yaratılmayı sürdüren bir kavram gibi duruyor. bu yüzden geçmişe atıfla özü aramak bana artık pek de anlamlı gelmiyor. islamcılarda da bunun farklı versiyonu var: asrı saadet özlemi. gerçekten islamın o özü asrı saadette ise neden peygamber ölünce cenazesiyle bir avuç insan ilgilendi? neden peygamberi gören, tanıyan nesil daha hayata veda etmeden ciddi iç savaşlar yaşandı? peygamber hayattayken sürdürülen barış ortamı o ölünce dağılıyorsa burada yerleşmiş bir ahlak sisteminden bahsedilemez. kısaca özü, geçmişte ararken epey dikkat etmek lazım.