paranormal değil ama paranormal-gibi. paranormalvari ya da. düpedüz iftira ama anlatacağım. bunu hiç anlatmadım daha önce.
ben, erkek arkadaşım, sınıf arkadaşım ve onun kız arkadaşı belki de çiftler halinde hareket etmenin heyecanıyla okulun son günlerinde kafelerde takılır, okula bazen gün ortasında uğrar ya da sabah bi görünür bazen de hiç gitmezdik. devamsızlık problemimiz yoktu. dört kişilik bir grup değildik ama dördümüz daha iyi anlaşıyorduk. erkek arkadaşım bizim okuldan değildi. benden yaşça büyüktü biraz. o bizi gezdiriyordu, bildiği mekanlara götürüyordu, kendi çevresiyle tanıştırıyordu falan. ehliyetimiz falan da olmadığı için sokaklarda öylece mal gibi dolanmaktansa arabayla daha korunaklı ve ailelerimize görünmeden gezip tozuyorduk. tanıdık hiçbir insana rastlamadan mekanların yakınlarında durup içeri giriyorduk.
sınıf arkadaşımın kız arkadaşı tutturdu fal baktıralım diye. "bir adam var, her şeyi biliyor." ben de rahatsız edecek kadar gerçekçi biriyimdir, inançlı da değilimdir, geleceğin bilinebileceğine asla inanmam. fakat falcı tiksintim çocukluğuma dayanıyor; bir defasında anneme ben daha çocukken mal bir falcı kadın: "onu koruyorlar" gibi bi cümle ettiği için inanılmaz büyük bir tiksinti duyuyorum falcılara. aile içinde o çocuk halimle alay konusu olmuştum. halalarım, annem, ablam, babam günlerce gerçekten dilinden düşürmemişti. tarotla falan ilgileniyorum fakat benim tarot merakım çok eğlencesine. çocukluktan beri oradaki simgeleri okumayı çok severim ama hiçbir eylemim öncesi kendime açılım yapmam. tarotu severim ama ciddiye almam. kızın falcıya gitme isteğini reddettim ama ısrarına dayanamadık bi süre sonra ve gittik. kafede bakıyordu adam fal ama nasıl anlatayım böyle ayrılmış izole, separe bir bölmeye geçiyodunuz. kafenin içinde ama falcıyı sadece içeri girdiğinizde görebiliyordunuz. içeri girdik. karikatür bir tip. yüzükler, gözlerde sürmeler falan. tam bir mal. gerçekten. sahtekar olduğu çok belli olan bir mal.
ben ve partnerim baktırmayacaktık fal falan ama orada falın bakıldığı yerde oturacaktık. onların işi bitince de gidecektik. maalesef karakter olarak pürüzsüz değilim ve yalan dolan olduğunu bildiğim bir işin mensubuna karşı saygı duyamadım ve tanıştıktan sonra falcıya; "biz pek inanmıyoruz böyle şeylere, arkadaşlarıma bakın lütfen gidelim okula döneceğiz" dedim. okula mokula dönmeyecektik tabii. "hızlı hızlı uydur bi şeyler işte" demekti bu. fakat ses tonum gerçekten aşağılayıcıydı. "sana bakamam zaten" dedi. partnerim meseleyi bildiği için kıkırdadı. "ben baktırayım mı?" dedi. "hadi ya çabuk çabuk gidelim" gibi, o talebini pek ciddiye almadığım bir şey söyledim. orayı tam hatırlamıyorum.
işte aynı kıvraklık. eğer bu salakların zırvalarını kabul etmez, nesnel gerçekliğin dışında hiçbir şeyi kabul etmez ve onların atıp tuttuğu şeylere prim vermezseniz sizi canavarlaştırıyorlar. bu muhtemelen fal piyasasının dev yalanlarından biri. gelecek eğer bir allah varsa yalnızca onun bilebileceği kadar derin bir meseledir. gözlerinize sürmeler sürüp yüzükler takıp seans başına yüz lirayı cukkalayınca kahin olmuyorsunuz. bilim bile geleceği görmede yanılabiliyor. milyonlarca parametreye rağmen dev beyinler bile bazı şeyleri öngöremiyorlar. sizin zırvalarınıza inanmayan, telvede, taşlarda, suda geleceğin ve şahsın gerçeklerinin görülemeyeceğini bilen beyinlerle savaşamazsınız.