allah var ise, ve kaldıramayacagı bir taş yaratmak ister ise, bunu yaratır ve de kaldıramaz.. kaldıramamakla da kalmaz; bundan büyük bir haz duyar, tıpkı diger herşeyde duydugu gibi.. bunu yaparken de tanrı oldugunu unutması lazımdır bikere, zira tanrı olduğunu bilerek bir taşı kaldırmaya çalışırsa kendini kandıramaz, her halükarda kaldırabilecegini bile bile o taşı kaldıramama deneyimini dibine kadar yaşayamaz; en fazla adi bir tiyatrocu gibi hisseder kendini..
bu nedenle deneyimi en derin şekilde yaşayabilmek için başına bir "unutuş" eklemesi gerekir.. bunu yaptıktan sonra da gerisi hikayedir: taşları kaldıramamak, çokluğa üzülmek, sevdiğine kavuşamamak (ve dahi sevilmemek), zengin olamamak, sakat olmak, hasta olmak, ezilmek....vb. tüm deneyimler mümkündür artık allah için..
ama günün birinde kaldırmayı seçerse de, kimse buna engel olamaz. (bkz: enel hak) bu konuda kendisinin tek muhatabı yine kendisidir.
sufî düşüncesindeki "ölmeden ölünüz" düsturu tam da bu noktayı işaret eder..